O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
- She tried to prevent the rumor from spreading.
Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
- The rain kept the fire from spreading.
Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
- The rain kept the fire from spreading.
Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.
- Tom was guilty of spreading lies about Mary.
... They're spreading the word about it. ...
... fire spreading where's the doctor ...