I don't like grilled fish, let alone raw fish.
 - Çiğ balık şöyle dursun,ızgara balıktan hoşlanmam.
She can hardly walk, let alone run.
 - Koşmak şöyle dursun, neredeyse yürüyemiyor.
He has been to Europe, not to mention America.
 - O, Amerika şöyle dursun, Avrupa'ya gitmedi.
His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
 - İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
He can't read English, much less German.
 - Almanca şöyle dursun, İngilizce okuyamıyor.
He cannot afford to buy a car, much less a house.
 - Evi şöyle dursun, onun araba almaya bile gücü yetmez.