Hiç yurt dışında bulundun mu?
- Have you ever been to a foreign country?
Hiç yurt dışına çıktın mı?
- Have you ever been outside the country?
Tom memlekette evi arayabileceği bir yer istedi.
- Tom wanted a place in the country he could call home.
Memleketime geri döneceğim.
- I am going back to my native country.
Hollanda küçük bir ülkedir.
- The Netherlands is a small country.
Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
Babam taşrada yaşıyor.
- My father lives in the country.
Merkezi Çin'de Yangtze nehri boyunca şehirler ve taşra 50 yıldan daha fazla bir süredir ülkenin en kötü kuraklığı ile boğuşuyor.
- Cities and provinces along the Yangtze River in central China are grappling with the country's worst drought in more than 50 years.
Köy hayatı şehir hayatından daha sağlıklıdır.
- Country life is healthier than city life.
Tom köyde yaşamayı sevmiyordu.
- Tom didn't like living in the country.
Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
- The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
Kimse ülkemden arazi satın almak istemedi.
- Nobody wanted to buy land in my country.
Tom memlekette küçük bir araziye sahiptir.
- Tom owns a small piece of land in the country.
Her yaz kırsala giderim.
- Every summer I go to the countryside.
Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun?
- Why do you think Tom prefers living in the country?
Onun sayfiyedeki evi çok güzel.
- His property in the country is very pretty.
Ben kırsal kesimde yaşamaktayım.
- I live in the country.
Gelecekte kırsal kesimi ziyaret etmemiz gerekir.
- We should visit the countryside in the future.
Eğer karın sana ihanet ederse, şükret ki o sadece sana ihanet etti vatanına değil.
- If your wife cheated on you, thank God she only cheated on you and did not betray the country.
Bir pasaport sizi bir ülkenin bir vatandaşı olarak tanımlar ve yabancı ülkelere seyahat etmene imkan verir.
- A passport identifies you as a citizen of a country and allows you to travel to foreign countries.
Bu ülkenin halkı siyasi yönetimden hayalkırıklığına uğradı.
- The people of this country have become disillusioned with the political establishment.
Benim ülkemde halkımız kendilerinden daha akıllı olanları sevmezler.
- In my country, our people don't like others who are cleverer than them.
Uluslararası bir ticaret yasağı, o ülkenin ekonomisi için bardağı taşıran son damla olabilir.
- An international trade ban could be the last straw for that country's economy.
Ben de İslam'ın her zaman ABD'nin hikayesinin bir parçası olduğunu biliyorum. Ülkemi tanıyan ilk ulus Fas'tı.
- I know, too, that Islam has always been a part of the story of the United States. The first nation to recognize my country was Morocco.
Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.
- The countryside is quieter than the city.
Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
- Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
Her yaz kırsala giderim.
- Every summer I go to the countryside.
Tom ve Mary kırlarda uzun bir yürüyüş yaptılar.
- Tom and Mary took a long walk through the countryside.
Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.
- The government has made efforts to make our country clean and green.
Ben kırsalda bir hafta geçirdikten sonra tamamen tazelenmiş hissediyorum.
- I feel completely refreshed after spending a week in the country.
Türk'üm milletimi ve ülkemi seviyorum.
- I am a Turk and I love my country.
Ülke yardım için Birleşmiş Milletler'e başvurdu.
- The country appealed to the United Nation for help.
Tom bir country müzik efsanesidir.
- Tom is a country music legend.
O country müzikten nefret eder.
- She hates country music.
Tom kantri müzik yapmaya başlamadan önce bir caz gitaristiydi.
- Tom was a jazz guitarist before he started playing country music.
Bu civarda bir sürü insan Amerikan folk müziğini sever.
- A lot of people around here like country music.
Amerikan folk müziğini severim.
- I like country music.
Her yaz kırsala giderim.
- Every summer I go to the countryside.
Biz kırda sessiz bir gün geçirdik.
- We spent a quiet day in the country.
Olimpiyatların ev sahibi ülkesi 1992'de İspanya'dır.
- Spain is the host country for the Olympics in 1992.
Ailesi kırk yıl önce anavatanından Brezilya'ya göç etti.
- His family emigrated from their mother country to Brazil forty years ago.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
Polonya, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk ülkelerden biriydi.
- Poland was one of the first countries to recognize the Republic of Turkey.
Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
- Both of my parents were brought up in the country.
O, sürekli olarak ülkeyi terk edeceğini söylüyor.
- He says he is leaving the country for good.
These days corporate Germany looks rather different. Volkswagen, the country’s leading carmaker, wants to be the world’s biggest by 2018.
I have always thought that one of the main reasons for the popularity of blood sports in the country is the pointlessness of going outdoors with no purpose or destination in mind.
We walk along flat, open country, red dirt and spinifex grass, a few short trees .
This is condor country - the only region this far east where you can see the magnificent vulture - and a small national park straddling the passes, El Condorito, is a good stopover for walkers and birders.
When cars are near.”.
Country-specific brand images and country of origin effects are key topics in this area.
The country of origin of the work is that in which the work is first published.
The country of origin of a manufactured article is held to be the country in which the article has been finished by a substantial amount of labor amounting to not less than one-fourth the cost of production of such article in condition as imported into Canada.
country-code table.
They took a red-eye flight X-country.
cross-country skiing.
cross-country flight.
They never wore glad rags like them in the old country, Billy sneered. They had to come over here to get decent clothes and decent grub..
Tom is a country music legend.
- Tom bir country müzik efsanesidir.
She hates country music.
- O country müzikten nefret eder.
... in every country make mistakes-- ...
... by starting infrastructure projects around the country, ...