The two ladies smiled at each other.
- İki leydi birbirine gülümsedi.
The two brothers smiled at each other.
- İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.
It is our duty to help one another.
- Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.
We should try to understand one another.
- Biz birbirimizi anlamaya çalışmalıyız.
We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
- Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
These two lines cut across each other at right angles.
- Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
Tom and Mary depended on one another.
- Tom ve Mary birbirine bağlıdır.
The two streets run parallel to one another.
- İki cadde birbirine paralel çalışır.