Onlar arasında çarpıcı bir benzerlik vardı.
 - There was a striking resemblance between them.
Bu çarpıcı biçimde yakışıklı genç adam kim?
 - Who is this strikingly handsome young man?
İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.
 - Striking differences existed between the two boys.
Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
 - It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
 - She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Grev yapan işçiler ücretlerinin kesilmesini protesto etti.
 - The striking workers protested their pay cut.