Mümkün olduğu kadar tünellerden kaçınmaya çalışacağım.
 - I will try to avoid tunnels as much as possible.
Çin'e gidersem, bu mümkün olduğu kadar çok Çince konuşmak amacıyla olurdu.
 - If I go to China, it would be for the purpose of speaking Chinese as much as possible.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
 - He earns three times as much as I do.
Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
 - As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor.
 - Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.
Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
 - Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.