yazık!

listen to the pronunciation of yazık!
التركية - الإنجليزية
shame

Fool me once, shame on you. Fool me twice, shame on me. - Beni bir kez kandırırsan, sana yazıklar olsun. Beni iki kez kandırırsan, bana yazıklar olsun.

It's a shame that concrete doesn't burn. - Ne yazık ki beton yanmaz.

pity

It's a pity that Mary has no sense of humor. - Ne yazık ki Mary mizah duygusuna sahip değil.

It's a pity you can't come. - Ne yazık ki gelemezsin.

{ü} alas

Alas, she died young. - Yazık, o genç yaşta öldü.

Alas, I've no time today. If I did, I'd go to the movies with you. - Ne yazık ki, bugün vaktim yok. Eğer olsaydı seninle sinemaya giderdim.

what a pity!
abject
dear
it's a pity

It's a pity that Mary has no sense of humor. - Ne yazık ki Mary mizah duygusuna sahip değil.

It's a pity you can't come. - Ne yazık ki gelemezsin.

pity, shame; What a pity!, What a shame!, Alas!
What a pity!/What a shame!
alack
what a pity !

What a pity I don't have a garden. - Ne yazık ki bir bahçem yok.

What a pity I don't have a garden. - Bir bahçemin olmaması ne yazık.

التركية - التركية
Acınma, üzüntü anlatır
Herkesi üzebilecek şey, günah
Kınama anlatır
Acınma, üzüntü anlatır: "Yazık, ben böyle olmasını istemezdim! Yazık, beş gün sonra bu tepeden inmek gerek..."- R. H. Karay
yazık!
المفضلات