The fire spread and licked the neighboring house.
 - Yangın yayıldı ve komşu evi yaladı.
The fire had spread to the next building before the firemen came.
 - İtfaiye gelmeden yangın sonraki binaya yayıldı.
Layla lived on a sprawling ranch.
 - Leyla geniş bir alana yayılan bir çiftlikte yaşıyordu.
Urban sprawl is environmentally damaging.
 - Kentsel yayılım çevresel olarak zarar verir.
Layla lived on a sprawling ranch.
 - Leyla geniş bir alana yayılan bir çiftlikte yaşıyordu.
In Japan, bowing is common courtesy.
 - Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.
The Indians fought with bows and arrows.
 - Kızılderililer yaylarla ve oklarla savaştılar.
Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet.
 - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.
A violin is a stringed instrument.
 - Keman, yaylı bir enstrümandır.
The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand.
 - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.
In 1998, Dan Brown released Digital Fortress. Five years later he completed another best seller, The Da Vinci Code.
 - Dan Brown 1998 yılında  Dijital Kaleyi yayınlandı. O, beş yıl sonra başka bir best seller  Da Vinci Şifresini tamamlandı.
The Steve Miller Band released a new album in June of 2010.
 - Steve Miller Band, 2010'un Haziranında yeni bir albüm yayınladı.
Tom was guilty of spreading lies about Mary.
 - Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.
Who could be spreading that news?
 - Bu haberi kim yayıyor olabilir?
That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
 - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.
We should check the spread of the disease.
 - Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
 - Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
 - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
Flesh does not emit light... or does it?
 - Ten ışık yaymaz... ya da yayar mı?
The motor overheated and is now emitting smoke.
 - Motor hararet yaptı ve şimdi duman yayıyor.
Yay! I have finally finished my work!.