yanığı

listen to the pronunciation of yanığı
التركية - الإنجليزية
burn on
yanık
burnt

She got burnt in the right hand. - Onun sağ elinde yanık var.

This coffee tastes burnt. - Bu kahvenin tadı yanık.

yanık
burned
yanık
{i} burn

I got a burn on my finger. - Benim parmağımda bir yanık var.

She got burnt in the right hand. - Onun sağ elinde yanık var.

güneş yanığı
sunburn

Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn. - Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.

After all day in the sun, Tom had a sunburned nose. - Tom bütün gün güneşte kaldıktan sonra, burnunda güneş yanığı vardı.

ekran yanığı
screen burn
yanık
blighted
yanık
(Botanik, Bitkibilim) bunt
yanık
touching
yanık
tanned

I cannot believe you used to be blonde and tanned. - Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.

yanık
scorched
yanık
blight

A devastating potato blight and famine struck in Ireland in the 1840's. - Yıkıcı bir patates yanıklığı ve kıtlık İrlandayı 1840 yılında vurdu.

yanık
turned on
amele yanığı
(deyim) Farmer's tan, partial body tan

Look at that taxi driver, he's got farmers tan.

yanık
burned, burnt
yanık
burns

Tom had burns all over his body. - Tom'un vücudunun her yerinde yanıkları vardı.

Many passengers suffered third degree burns. - Birçok yolcu, üçüncü derece yanıklardan muzdaripti.

alev yanığı
(Askeri) flash-burn
cilt yanığı
(Tıp) skin burn
güneş yanığı
touch of the sun
güneş yanığı
sunburn, tan
güneş yanığı için bir şeyiniz var mı
Can I have something for sunburn
güneş yanığı olmuş
sunburnt
güneş yanığı olmuş
sunburned
iyon yanığı
ion burn
yanık
lighted, alight, lit, alit
yanık
(cilt) weather worn
yanık
elegiac
yanık
burn; scald; burned place, burnt place
yanık
scald
yanık
inflamed with love; love-sick
yanık
on
yanık
(voice, song) which kindles an intense feeling of sadness or melancholy in the listener
yanık
burn; scald; blight; burnt, scorched; tanned; blighted; lighted, turned on; pathetic, touching
yanık
blight (on a plant)
yanık
stunted, underdeveloped, (person) whose growth has been arrested
yanık
singe
yanık
weatherbeaten
التركية - التركية

تعريف yanığı في التركية التركية القاموس.

Yanık
cuhnis
Yanık
göynük
gece yanığı
Uçuk gibi birdenbire oluşan kabarcıklı deri döküntülerine verilen ad
güneş yanığı
Güneş ışınlarının insan teninde yaptığı esmerlik
yanık
Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan
yanık
Yanmış veya yanmakta olan şey: "Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu."- R. Enis
yanık
Rengi koyulaşmış: "Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız."- S. F. Abasıyanık
yanık
Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş, kavruk
yanık
Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili
yanık
Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz
yanık
Rengi koyulaşmış
yanık
Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili: "Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde."- C. S. Tarancı
yanık
Yanmış veya yanmakta olan şey
yanık
Bıkkın, üzüntülü, dertli
yanık
Yanmış olan
yanığı
المفضلات