yaşanası

listen to the pronunciation of yaşanası
التركية - الإنجليزية
livable
Endurable, survivable, suitable for living in, inhabitable
Such as can be lived
fit or suitable to live in or with; "livable conditions
fit or suitable to live in or with; "livable conditions"
another spelling of liveable
{s} fit to live in, suited for habitation; worth living, bearable; possible to live with, companionable (also liveable)
Such as is pleasant to live in; fit or suitable to live in
yaşa
{f} live

Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II. - Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.

Nobody lives in this house. - Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

yaşa
{f} living

I like living with you. - Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

I love living with you. - Sizinle yaşamayı seviyorum.

yaşa
huzza
yaşa
Hurray!, Hooray!
yaşa
cheers
yaşa
long live

Long live the Soviet Union! - Çok yaşa Sovyetler Birliği!

Long live the brotherhood of all peoples. - Yaşasın tüm halkların kardeşliği.

yaşa
viva
yaşa
whoopee
yaşa
hurray

Hurray! I have found it! - Yaşasın! Ben onu buldum!

yaşa
hooray
yaşa
hurrah
yaşa
know

Did you know that some foxes lived on this mountain? - Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?

Tom knows a man who lives in Boston. - Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.

yaşa
inhabit

The region has never been inhabited by people. - Bölgede insanlar hiç yaşamadı.

What animals inhabit those islands? - Şu adalarda hangi hayvanlar yaşar?

yaşa
subsist
التركية - التركية
Yaşama arzusu
Yaşa
yaşasın
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir: "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa."- T. Fikret
yaşanası
المفضلات