yağmurlu

listen to the pronunciation of yağmurlu
التركية - الإنجليزية
{s} rainy

The accident happened on a rainy day. - Kaza yağmurlu bir günde oldu.

Millions long for immortality who do not know what to do with themselves on a rainy Sunday afternoon. - Pazar öğleden sonra yağmurlu bir günde kendileriyle ilgili ne yapacaklarını bilmeyen milyonlarca insan ölümsüzlük için can atıyorlar.

pluvious
showery
wet

Will there be wet weather today? - Bugün yağmurlu olacak mı?

soppy
pluvial
rainy, wet
drippy
{i} raining

Why are you wearing a raincoat? It's not raining, is it? - Niçin yağmurluk giyiyorsun? yağmur yağmıyor, değil mi?

yağmur
rain

I think it won't rain tomorrow. - Bence yarın yağmur yağmayacak.

The rain lasted a week. - Yağmur bir hafta sürdü.

yağmurlu bölge
rainy zone
yağmurlu dönem
(Meteoroloji) rain spell
yağmurlu hava
wet
yağmurlu oluş
raininess
yarın yağmurlu bir gün olacak
It will be rainy tomorrow
yağmur
hail

The mafia boss was killed in a hail of machine gun fire. - Mafya babası makineli tüfek ateşi yağmurunda öldürüldü.

The street fight was interrupted with a hail of gunfire. - Sokak kavgası, silah ateşi yağmuru ile kesildi.

yağmur
naga
yağmur
the wet
yağmur
{s} pluvial
yağmur
{i} waterworks
yağmur
stream
yağmur
rain fall
yağmur
{s} pluvious
yağmur
{i} hailstorm
yağmur
volley
yağmur
it is raining
yağmur
wet

He was wet to the skin from the rain. - Yağmurdan iliklerine kadar ıslandı.

The road was wet from the rain. - Yol yağmurdan ıslaktı.

aşırı yağmurlu
pouring
en fazla yağmurlu olanı
drippiest
gök gürültülü şimşekli ve yağmurlu fırtına
rain accompanied by thunder
gök gürültülü şimşekli ve yağmurlu fırtına
thundershower
iki dönem yağmurlu
(Meteoroloji) birainy
yağmur
deluge

The teacher was deluged with questions. - Öğretmen soru yağmuruna tutuldu.

yağmur
rain; barrage
yağmur
barrage
çok yağmurlu olma
raininess
التركية - التركية
Yağmuru olan, yağmur yağan: "Dün akşam o yağmurlu, rüzgârlı ve soğuk havada bana geldi."- O. C. Kaygılı
Yağmuru olan; yağmur yağan
yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı: "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu."- M. Ş. Esendal. Çok ve sık düşen, gelen şey. Çokluk, bolluk
Yağmur
baran
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) GAYS
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) NAZHA
Yağmur
bereket
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) VADK
Yağmur
yağmur suyu
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) HAYA
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) TAFE
Yağmur
yağış

Yoğun yağış sebebiyle baraj taştı. - Şiddetli yağmur yüzünden baraj kapakları patladı.

Yağmur
(Osmanlı Dönemi) REC'
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) CEYA'
Yağmur
rahmet
yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yer yüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı
yağmur
Çokluk, bolluk
yağmur
Çok ve sık düşen, gelen şey
yağmurlu
المفضلات