O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
Tom kapıyı daha geniş açtı.
- Tom opened the door wider.
Biz daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmak istiyoruz.
- We want to reach a wider audience.
O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Orijinal qipao geniş ve boldu.
- The original qipao was wide and loose.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
Oturma odamda geniş pencereler var.
- My living room has wide windows.
İngilizce dünyada en yaygın konuşulan dildir.
- English is by far the most widely-spoken language in the world.
Depremden sonra yaygın bir panik vardı.
- There was widespread panic after the earthquake.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
- These insects are widely distributed.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Ön kapı sonuna kadar açıktı.
- The front door was wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Tom gözlerini ardına kadar açtı.
- Tom opened his eyes wide.
Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Henüz tamamen uyanık değilim.
- I'm not wide awake yet.
Nedense, tamamen uyanığım ve uykuya dalamıyorum.
- For some reason, I'm wide awake and can't fall asleep.
Sizin tahmin hedeften uzak.
- You're wide of the mark.
The inquiry had a wide remit.
He was wide awake.
The arrow fell wide of the mark.
He travelled far and wide.
... countries than it is in the rich countries because those bars keep getting wider as the ...