Isıtmak için parmaklarına üfledi.
 - He blew on his fingers to make them warm.
Kendimi ısıtmak istiyorum.
 - I want to warm myself.
Isınmak için bir banyo yapsan iyi olur.
 - You had better take a bath to get warm.
Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.
 - Before the race, the runners have to warm up.
Ada yıl boyunca ılıktır.
 - The island is warm all year.
Çorbamı ılık severim, sıcak değil.
 - I like my soup to be warm, not hot.
Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
 - I can remember the warmth of his hands.
Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.
 - I can remember the warmth of her hands.
Bir sürü samimi sözler söylendi.
 - A lot of warm words were said.
O sıcak, samimi bir toplantı oldu.
 - It was a warm, friendly meeting.
Tom bazı sıcak tutan çoraplar giydi.
 - Tom put on some warm socks.
Sıcak tutan bir çift çorap giymelisin.
 - You should put on a warm pair of socks.
Birdenbire, o güzel ve sıcak görünmeye başladı.
 - Suddenly, it started to look almost nice and warm.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
 - Her warm personality adds charm to her beauty.
Tom sıcakkanlı ve cömerttir.
 - Tom is warm and generous.
Tom oldukça cana yakın.
 - Tom is quite warmhearted.
Tom cana yakın bir adam.
 - Tom is a warm-hearted man.
Merkezi ısıtma kışın yeterince ısıtıyor mu?
 - Is the central heating warm enough in the winter?
Kendisini ateşle ısıttı.
 - She warmed herself by the fire.
Sanırım film içten bir filmdi.
 - I think the movie is a very heart warming one.
O, oğlunu içtenlikle kucakladı.
 - He embraced his son warmly.
Küresel ısınmanın insan eylemlerinin sonucu olduğunu düşünüyor musunuz?
 - Do you believe global warming is the result of human actions?
Küresel ısınma hakkında söylediklerini etkileyici buldum.
 - I found it fascinating what you were saying about global warming.
The tea is still warm.
It seemed I was too excited for sleep, too warm, too young.
Her classmates are gradually warming to her.
This is a very warm room.