vi̇cdan

listen to the pronunciation of vi̇cdan
التركية - الإنجليزية

تعريف vi̇cdan في التركية الإنجليزية القاموس.

Vicdan
(isim) Conscience

He has no conscience. - Onun hiç vicdanı yok.

His lie weighed on his conscience. - Vicdanında yalanını tarttı.

vicdan
conscience bulunç
vicdan
inner
vicdan
inner man
vicdan
scruple

You have no scruples. - Sizin vicdanınız yok.

vicdan
remorse

Tom was full of remorse after stealing Mary's car and writing it off. - Tom Mary'nin arabasını çaldıktan sonra vicdan azabıyla doluydu ve bir kalemde sildi.

vicdan
the inner man
vicdan
inwit
vicdan
heart
vicdan azabı
remorse

Tom was full of remorse after stealing Mary's car and writing it off. - Tom Mary'nin arabasını çaldıktan sonra vicdan azabıyla doluydu ve bir kalemde sildi.

vicdan muhasebesi
heart-searching
vicdan azabı
Compunction, guilty conscience, pangs of remorse, pressure of conscience, pricks of conscience, qualm, regret, remorse, sting of conscience, twinge of conscience
vicdan azabı
prick of conscience
vicdan azabı
(Konuşma Dili) a pang of conscience
vicdan azabı
twinge of conscience
vicdan azabı
(Konuşma Dili) a twinge of conscience
vicdan azabı
(Konuşma Dili) a prick of conscience
vicdan azabı
pricks of conscience
vicdan azabı
pangs of remorse
vicdan azabı
prick of conscience, remorse, compunction
vicdan azabı
guilty conscience

I have a guilty conscience. - Vicdan azabı çekiyorum.

Tom seems to be suffering from a guilty conscience. - Tom vicdan azabı çekiyor gibi görünüyor.

vicdan azabı
pangs of conscience

He felt the pangs of conscience. - O, vicdan azabı hissetti.

vicdan azabı
qualm

He had no qualms in doing so. - O, öyle yaparken hiç vicdan azabı çekmedi.

Tom had no qualms about cheating on the test. - Tom sınavda kopye çekmekten hiçbir vicdan azabı çekmiyordu.

vicdan azabı
regret
vicdan azabı
pressure of conscience
vicdan azabı
compunction
vicdan azabı
sting of conscience
vicdan azabı çeken
conscience-stricken
vicdan emriyle verilen para
(Kanun) conscience money
vicdan huzuru
quiet conscience
vicdan hürriyeti
freedom of conscience
vicdan mahkemesi
(Kanun) court of conscience
vicdan muhasebesi
casuistry
vicdan muhasebesi
heart searching
vicdan muhasebesi
inner conflict
vicdan rahatlığı
quiet conscience
vicdan rahatlığı
a clear consience
vicdan rahatsızlığı
guilty conscience
vicdan rahatsızlığı
qualm
vicdan sancıları
pangs of conscience
vicdan yapmak
scrupling
vicdan yoklaması
searching of the heart
vicdan özgürlüğü
(Hukuk) freedom of conscience
Rahat bir vicdan yumuşak bir yastığa benzer
(Atasözü) Good conscience is a soft pillow
Vicdan
self-conscience
vicdan
clear conscience
din ve vicdan hürriyeti
(Hukuk) freedom of religion and conscience
din ve vicdan hürriyeti
(Kanun) freedom of thought and faith
otoriter vicdan
(Pisikoloji, Ruhbilim) authoritarian conscience
rahatlatmak (vicdan)
unburthen
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Duyma, duygu
(Osmanlı Dönemi) Kendinden geçme, dalma
(Osmanlı Dönemi) İnanç
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi bir halde görme, bulma
(Osmanlı Dönemi) Şuur
(Osmanlı Dönemi) İnsanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten elem alan manevî his
(Osmanlı Dönemi) Din.Vicdanın anâsır-ı erbaası ve ruhun dört havassı olan irade, zihin, his, lâtife-i Rabbaniye, herbirinin bir gayât-ül gayâtı var: İradenin ibadetullâhdır. Zihnin ma'rifetullahdır. Hissin muhabbetullahdır. Lâtifenin müşâhedetullâhtır. Takva denilen ibadet-i kâmile dördünü taz
(Osmanlı Dönemi) Bâtın ile Hakkı tanımak
vicdan
(Osmanlı Dönemi) insanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekden lezzet duyan ve kötülükten elem alan mânevi bir his
vicdan
Kişiyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan güç: "... başkanlığı da bir vicdan rahatlığıyla ona devretmiş."- Y. K. Karaosmanoğlu
VİCDAN HÜRRİYETİ
(Osmanlı Dönemi) Bak: Hürriyet-i vicdan
Vicdan
(Osmanlı Dönemi) ZİMMET
vi̇cdan
المفضلات