تعريف to claim في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Hukuk) talep etmek
- hak talep etmek
- hak iddia etmek
- sahip çıkmak
- (Hukuk) iddia
John tablo üzerinde hak iddia etti.
- John laid claim to the painting.
Adam parayı almadığını iddia etti.
- The man claimed he didn't take the money.
- istek
- talep etmek
- iddia etmek
Bazıları tam vücut tarayıcılarının dördüncü yasa değişikliğini ihlal ettiğini iddia etmektedir.
- Some claim that full-body scanners violate the Fourth Amendment.
- {f} talep et
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
Bagajımı talep ettim.
- I claimed my baggage.
- dava
- istemek
- acclaim
- {f} 1. bağırarak/alkışlayarak/tezahüratla (birini) (bir şey) ilan etmek: They acclaimed him emperor. Büyük bir tezahüratla onu imparator ilan
- acclaim
- {f} övmek
- claim
- {f} sahip çıkmak
- claim
- {i} talep
Baskıya direnin, özgürlüğünüzü talep edin.
- Fight oppression, claim your freedom.
Bagajımı talep ettim.
- I claimed my baggage.
- claim
- ısrar etmek
- claim
- hak iddia etmek
- claim
- {f} iddia et
Adam parayı almadığını iddia etti.
- The man claimed he didn't take the money.
John tablo üzerinde hak iddia etti.
- John laid claim to the painting.
- claim
- {i} alacak
- claim
- {i} ısrar
- claim
- (Ticaret) ileri sürmek
- acclaim
- övme
- claim
- (Askeri) hak talebi
- claim
- talebinde bulunmak
- claim
- (Kanun) mutalebe hakkı
- claim
- talepte bulunmak
- claim
- (İnşaat) ek istekler
- claim
- (Ticaret) hak iddiasında bulunma
- claim
- (Kanun) dermeyan etmek
- claim
- (Kanun) şikayet
Ürünlerimizin iddia ettiğimiz kadar uzun ömürlü olmadığına dair tüketicilerden çok sayıda şikâyetler gelmektedir.
- There have been a lot of complaints from consumers that our products don't last as long as we claim.
- claim
- hak ve alacaklar
- claim
- (Ticaret) sigorta talebi
- claim
- hak talebinde bulunmak
- claim
- savlamak
- claim
- (Askeri) tazminat talep etmek
- claim
- (Ticaret) hasar talebi
- claim
- istem
Ben bu iddiayı reddetmek istemiyorum.
- I do not want to reject this claim.
- claim
- (Kanun) karar
- claim
- (Ticaret) dava etme
- claim
- (Ticaret) tazminat talebetme
- acclaim
- bağırarak ilan etmek
- acclaim
- yürekten onaylama
- claim
- almak
- claim
- hak
O, onun hakkında bir şey bilmediğini iddia ediyor.
- She claims that she knows nothing about him.
O, onun hakkında bir şey bilmediğini iddia ediyor fakat ona inanmıyorum.
- She claims that she knows nothing about him, but I don't believe her.
- acclaim
- {f} alkışlamak
- claim
- gerektirmek
- acclaim
- {i} alkış
Oyuncu fanatikleri tarafından alkışlandı.
- The player was acclaimed by the fans.
Onu alkışlarla imparator ilan ettiler
- They acclaimed him emperor.
- acclaim
- {i} beğeni
Belediye başkanının konuşması çok beğeni ile karşılandı.
- The mayor's speech was received with much acclaim.
- acclaim
- bağırmak
- acclaim
- anla,v.alkışla: n.alkış
- acclaim
- {i} tezahürat
- acclaim
- (Biyoloji) anla
- acclaim
- bağırarak ilân etmek
- acclaim
- {f} alkışlarla karşılamak
- acclaim
- bağırarak/alkışlayarak/tezahüratla (birini) (bir şey) ilan etmek: They acclaimed him emperor. Büyük bir tezahüratla onu imparator ilan
- acclaim
- {f} ilan etmek (alkışlarla)
- claim
- {i} maden arazisi
- claim
- hak talep etmek
- claim
- (Mukavele) talep, iddia, hak; hak talep etme; tazminat talebi
- claim
- {i} sigorta poliçesi üstünden ödenecek para
- claim
- claimant hak talep eden kimse
- claim
- claimable hak talep edilebilir
- claim
- {i} dava açma
- claim
- {i} alacak hakkı
- claim
- (Askeri) HAK İDDİA ETMEK, TAZMİNAT TALEP ETMEK
- claim
- {f} dava açmak
- claim
- garanti etmek