anla

listen to the pronunciation of anla
التركية - الإنجليزية
found out

Tom has just found out that he's Mary's father. - Tom onun Mary'nin babası olduğunu henüz anladı.

I just found out that my dad is not my biological father. - Babamın biyolojik babam olmadığını kesinlikle anladım.

find out

Tom didn't find out he was adopted until he was thirteen. - Tom on üç yaşına kadar evlat edinildiğini anlamadı.

You'll get into trouble if your parents find out. - Ailen anlarsa başın belaya girer.

make out

I can't make out the meaning of this sentence. - Ben bu cümlenin anlamını çıkaramıyorum.

I couldn't make out what he wanted to say. - Onun ne demek istediğini anlayamadım.

{f} understood

Read such books as can be easily understood. - Kolayca anlaşılabilir olduğu için bu tür kitapları okuyun.

I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant. - Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.

make sense of

Tom tried to make sense of what just happened. - Tom sadece ne olduğunu anlamaya çalıştı.

I was trying to make sense of what had happened. - Ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

{f} understanding

Tom says that he has no trouble understanding Mary's French. - Tom Mary'yi Fransızca anlamakta zorlanmadığını söylüyor.

This kind of music is something that older people have difficulty understanding. - Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.

got it

Tom got it wrong, didn't he? - Tom onu yanlış anladı, değil mi?

OK, I think I got it. - Tamam, sanırım anladım.

catch on

She doesn't seem to be able to catch on to what he is saying. - O onun ne dediğini anlayabiliyor gibi görünmüyor.

Tom is just beginning to catch on. - Tom, daha yeni anlamaya başlıyor.

{f} finding out

I'm trying to figure out how you managed to do that without anyone finding out. - Biri fark etmeden onu nasıl başardığını anlamaya çalışıyorum.

{f} tumble
comprehend

Little by little you will begin to comprehend the text without translations or explanations. - Yavaş yavaş çeviriler veya açıklamalar olmadan metni anlamaya başlayacaksınız.

The professor was unable to comprehend what I meant. - Profesör ne demek istediğimi anlayamadı.

figure out

I couldn't figure out what he meant. - Onun ne demek istediğini anlayamadım.

I imagine that Tom will eventually figure out that Mary doesn't really like him. - Sanırım sonunda Tom Mary'nin gerçekten ondan hoşlanmadığını anlayacak.

made sense of
understand

I can understand your language. - Dilinizi anlayabiliyorum.

No one understands me. - Hiç kimse beni anlamıyor.

latch on
latch onto
made out
apprehend
(Biyoloji) acclaim
anlamak
understand

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

No cultural background is necessary to understand art. - Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.

anlamak
find out
anlamak
comprehend
anlamak
make out
anlamak
realize

Some day you will come to realize the importance of saving. - Bir gün tasarrufun önemini anlamak için geleceksin.

I have come to realize that China is developing quickly but the Chinese people live a relatively leisurely life. - Çin'in hızla geliştiğini anlamak için geldim ancak Çin halkı nispeten acelesiz bir hayat yaşıyor.

anlamak
figure out

It was hard to figure out what Tom was trying to say. - Tom'un ne söylemeye çalıştığını anlamak zordu.

It's hard to figure out what's going on. - Ne olduğunu anlamak zor.

anlamak
catch on
anlamak
{f} conceive
anlamak
fathom
anlamak
{f} feel
anlamak
{k} (deyim) get it
anlamak
perceive
anlamak
{f} distinguish
anlamak
enjoy
anlamak
to understand, to catch, to catch on (to sth), to get, to cotton on (to sth), to latch on, to follow, to grasp, to comprehend, to apprehend;to find out, to figure sb/sth out; to know (about), to be familiar with; to gather, to infer; to appreciate, to enj
anlamak
take

If you want to understand people, you shouldn't take any notice of what they say. - İnsanları anlamak istiyorsan onların söyledikleri ile ilgili herhangi bir not almamalısın.

It took a long time to take in what she was saying. - Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.

anlamak
(deyim) draw an inference
anlamak
gen up on
anlamak
penetrate
anlamak
tell

It's hard to figure out who's telling the truth. - Kimin gerçeği söylediğini anlamak zordur.

anlamak
tumble
anlamak
pick up
anlamak
sense

She had enough sense to understand what he really meant. - Gerçekten onun ne kastettiğini anlamak için yeterli aklı vardı.

anlamak
know about
anlamak
collect
anlamak
latch onto (something)
anlamak
infer
anlamak
reason

The reason which he gave is hard to understand. - Söylediği gerekçeyi anlamak zor.

anlamak
latch on to
anlamak
familiar with
anlamak
to be familiar with
anlamak
sum up
anlamak
get the hang of
anlamak
read

To understand it, you have only to read this book. - Onu anlamak için, yalnızca bu kitabı okumak zorundasın.

You have only to read this article to see how serious the accident was. - Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.

anlamak
make

Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood. - Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.

I like to take things apart to see what makes them tick. - Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.

anlamak
cotton on
anlamak
gen up about
anlamak
accept
anlamak
pick out
anlamak
(Dilbilim) get wise
anlamak
(deyim) get the picture
anlamak
be familiar with
anlamak
get the message
anlamak
make of
anlamak
cotton to
anlamak
know

I didn't need to understand French to know that they were angry. - Onların kızgın olduğunu anlamak için Fransızca anlamama gerek yoktu.

I'll ask around to see if anyone knows what causes this kind of problem. - Bu tür soruna neyin sebep olduğunu herhangi birinin bilip bilmediğini anlamak için birilerine soracağım.

anlamak
(Latin) scire
anlamak
seize
anlamak
twig
anlamak
(Dilbilim) latch on
anlamak
rumble
anlamak
find

I went all the way to see her only to find her away from home. - Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.

I find it difficult to understand what he is saying. - Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.

anlamak
follow
anlamak
be up to
anlamak
realise
anlamak
ken
anlamak
deduce from
anlamak
wake to
anlamak
grip
anlamak
entendre
anlamak
see the light
anlamak
get a grip on
anlamak
be a good judge of
anlamak
twing
anlamak
waken
anlamak
savvy
anlamak
receive
anlamak
have

This kind of music is something that older people have difficulty understanding. - Bu tür müzik, daha yaşlı insanların anlamakta zorluk çektiği bir şeydir.

Bullying is a serious problem, but we have to understand that setting out to eliminate it entirely isn't a realistic proposition. - Zorbalık ciddi bir problemdir fakat onu saf dışı bırakmaya çalışmanın tamamen gerçekçi bir teklif olmadığını anlamak zorundayız.

anlamak
imagine
anlamak
gather
anlamak
take in

It took a long time to take in what she was saying. - Onun ne söylediğini anlamak uzun bir zaman aldı.

anlamak
(Dilbilim) get onto
anlamak
construe
anlamak
{f} apprehend
anlamak
make sense of
anlamak
dig
anlamak
deduce
anlamak
catch

I leaned forward, eager to catch every word he spoke. - Onun konuştuğu her sözü anlamak için öne doğru eğildim.

anlamak
latch onto
anlamak
appreciate
anlamak
get
anlamak
dawn on sb
anlamak
make sense out of
anlamak
see

I went all the way to see her only to find her away from home. - Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.

You have only to read this article to see how serious the accident was. - Kazanın ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece bu makaleyi okumalısın.

anlamak
realize to
anlamak
be knowledgeable about
anlamak
ascertain
anlamak
slang to try, sample (a delicacy). Anladımsa Arap olayım. (Konuşma Dili) I don't understand it at all. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. (Atasözü) A word to the wise is enough. (bir şey) anlamamak not to enjoy (something), not to be interested (in)
anlamak
cotton on to
anlamak
to deduce; to realize
anlamak
discern
anlamak
compass
anlamak
to appreciate, enjoy
anlamak
to know (about), have knowledge (of)
anlamak
click
anlamak
absorb
anlamak
to understand (a person and his motives and feelings)
anlamak
to understand, comprehend
anlamak
discover

Tom went outside to discover what all the commotion was about. - Tom bütün kargaşanın ne olduğunu anlamak için dışarı çıktı.

anlamak
grasp

We have to grasp this issue. - Bu meseleyi anlamak zorundayız.

anlamak
to experience some good (from)
anlamak
dawn on
anlamak
get a grip
anlamak
see into
anlamak
work out
kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla/dinle/işit
(Konuşma Dili) Since he couldn't say this directly to her, he said it to someone else in the hope that she would listen in and get the message
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف anla في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

anlä
Argonne National Laboratory, operated by the University of Chicago as part of the U S Department of Energy's national laboratory system
anlä
Light anti-ship missile
anlä
Argonne National Laboratory
التركية - التركية

تعريف anla في التركية التركية القاموس.

Anlamak
(Osmanlı Dönemi) DERK
Anlamak
(Osmanlı Dönemi) İSTİDRAK
anlamak
Doğru ve yerinde bulmak
anlamak
Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak; yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek
anlamak
İyilik görmek, yararlanmak
anlamak
Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak: "Babasının niçin bu kasabayı çok sevdiğini Nevin bir türlü anlayamamıştı."- S. F. Abasıyanık
anlamak
Bir şey hakkında bilgisi bulunmak: "Biz de onun kadar bu işten anlarız."- H. Taner. İyilik görmek, yararlanmak
anlamak
Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek
anlamak
Sorup öğrenmek
anlamak
Bir şey üzerinde bilgisi bulunmak
anlamak
Birinin duygularını, isteklerini, düşüncelerini sezebilmek
anlamak
Sahip olmayı istemek, dileğinin yerine getirilmesini istemek
anlamak
Birinin duygularını, istek ve düşüncelerini sezebilmek: "Kabul etmeyeceğini ben daha o gün anlamıştım."- M. C. Kuntay
anla
المفضلات