Tom'a Mary ile ilgili ne düşündüğünü sordum.
 - I asked Tom what he thought of Mary.
Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.
 - I thought his opinion was relevant.
Yüzünde düşünceli bir görünüm vardı.
 - She had a thoughtful look on her face.
Oh, teşekkürler! Ne kadar düşünceli.
 - Oh, thanks! How thoughtful.
Ben onun babası olduğunu düşündüğüm adam tam bir yabancı olduğunu kanıtladı.
 - The man who I thought was his father proved to be a perfect stranger.
Bir şarkıcı olduğunu düşündüğüm kız farklı bir kişi olduğunu kanıtladı.
 - The girl who I thought was a singer proved to be a different person.
Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.
 - I thought we came here to discuss a new deal.
Tom görüşünü kaybettiğini düşündüğünü söyledi.
 - Tom told me that he thought he was losing his sight.
Yılanları çok düşünme onu solduruyor.
 - The very thought of snakes makes her turn pale.
Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.
 - I never thought I would find a woman like you.
Europa ve Enceladus'un, yüzeylerinin altında sıvı sudan oluşan bir okyanusa sahip oldukları düşünülmektedir.
 - Europa and Enceladus are thought to have an ocean of liquid water beneath their surface.
Manuel ateşli silahın 14. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülmektedir.
 - It is thought that manual firearms appeared in the 14th century.
O çok düşünceli ve sabırlı.
 - She is very thoughtful and patient.
Öyle söylemesi onun düşüncesizliğidir.
 - It's thoughtless of her to say so.
Los Angelos'ta büyüdüğünü sanıyordum.
 - I thought you were raised in L.A.
Sanırım arabanın içinde kalmanı söylemiştim.
 - I thought I told you to stay in the car.
The only reason some people get lost in thought is because it’s unfamiliar territory. —Paul Fix.