temizlik

listen to the pronunciation of temizlik
التركية - الإنجليزية
cleaning

I'm just cleaning up. - Ben sadece temizlik yapıyorum.

They did the cooking and cleaning in the house. - Onlar evde yemek pişirdi ve temizlik yaptı.

cleanliness

He's obsessed with cleanliness. - Onun temizlik takıntısı var.

My wife is obsessed with cleanliness. - Karımda temizlik takıntısı var.

hygiene
spotlessness
spit and polish
(Gıda) sanitation
nattiness
housekeeping

During the weekends, she does housekeeping as a second job. - Hafta sonlarında o, ikinci bir iş olarak otel temizlik ve bakımı yapar.

cleanness
house-cleaning
pure
honesty
combout
(the act of) cleaning, clean
purge
purity
house cleaning
cleanup

The cleanup at the Fukushima Daiichi plant could take years, possibly decades. - Fukushima Daiichi tesisindeki temizlik, yıllar belki de on yıllar sürebilir.

Today, we're doing a big cleanup. - Bugün büyük bir temizlik yapıyoruz.

neatness
pureness, purity
cleanliness; cleanness; purity, pureness; honesty
chastity
clean

He voluntarily helped his mum clean. - O, gönüllü olarak annesinin temizlik yapmasına yardımcı oldu.

Only cleaners are authorized to enter into the meeting room. - Sadece temizlikçiler toplantı odasına girmeye yetkilidir.

tidiness
chasteness
clean-up
cleanıng
housecleaning
temiz
clear

He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!. - Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.

He cleared the road in front of his house of snow. - O, evinin önündeki yolun karını temizledi.

temiz
clean

Every Saturday we clean the whole house. - Her cumartesi bütün evi temizleriz.

Flowers and trees need clean air and fresh water. - Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.

temiz
{s} white

White carpets are very hard to keep clean. - Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur.

We carry out treatments like whitening. We also do tobacco stain removal and other cleaning procedures. - Biz beyazlatma gibi işlemleri yaparız. Ayrıca tütün lekesi çıkarırız ve diğer temizleme işlemlerini yaparız.

temizlik bezi
rag
temizlik fırçası
cleaning brush
temizlik görevlisi
janitor
temizlik hizmeti
cleaning services
temizlik işleri
cleaning services
temizlik işçisi
garbage man
temizlik işçisi
dustman
temizlik işçisi
cleaner
temizlik maddesi
(Gıda) sanitizer
temizlik maddesi
cleanser
temizlik malzemeleri
cleaning materials
temizlik tozu
cleaning powder
temizlik yapmak
do cleaning
temizlik yapmak
clean up
temizlik ürünleri
cleaning products
temizlik ürünü
cleaner
Temizlik imandan gelir
(Atasözü) Cleanliness is next to Godliness
temizlik arabası
cleaning trolley
temizlik günü
cleaning day
temizlik vergisi
cleaning duties
temizlik atımı
(Askeri) fouling shot
temizlik betonu
(İnşaat) blinding concrete
temizlik betonu
(İnşaat) concrete blinding coat
temizlik bezi
swob
temizlik bezi
swab
temizlik bezi
rubber
temizlik fırçası
scrubbing brush
temizlik işleri
sanitation
temizlik kampanyası
purity campaign
temizlik kesimi
(Çevre) cleaning cutting
temizlik maddesi
cleaner
temizlik maddesi
detergent
temizlik malzemesi
wiper
temizlik malzemesi
cleaning supplies
temizlik malzemesi
cleaning materials
temizlik malzemesi
cleaning material
temizlik mendili
sanitary napkin
temizlik sistemi
flushing system
temizlik yapmak
to do cleaning, clean
temizlik yapmak
to do cleaning
temiz
cleanly

It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands. - Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.

How do you take off the shell of a boiled egg cleanly? Is there some sort of trick? - Kaynamış bir yumurtanın kabuğunu temiz bir şekilde nasıl çıkarırsın? Bir çeşit hile var mı?

temizlik yapmak
do the cleaning
sıhhi temizlik
(Tıp) sanitation
temiz
hygienic
temiz
nonstaining
temiz
net
temiz
(deyim) pure in heart
temiz
trim
temiz
(deyim) in the clear
temiz
(deyim) as clean as a whistle
temiz
(Ticaret) clean bill of lading
temiz
natty
yerinde temizlik
(Gıda) cleaning in place
temiz
unsoiled
temiz
neat

She always keeps her room neat and tidy. - Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

She is always neat and tidy. - O her zaman temiz ve düzenli.

temiz
respectable
temiz
pure

We are breathing pure air. - Biz temiz hava soluyoruz.

I cannot breathe pure air. I live in a large city. - Ben temiz hava alamıyorum. Ben büyük bir şehirde yaşıyorum.

temiz
fair
temiz
shipshape
temiz
sleek
temiz
unspotted
temiz
sanitary

If I was going to the African continent where would be the safest and most sanitary place? - Eğer Afrika kıtasına gitmiş olsaydım en güvenli ve en temiz yer neresi olurdu?

temiz
tidy

Tom is tidying his room. - Tom odasını temizliyor.

She is always neat and tidy. - O her zaman temiz ve düzenli.

temiz
kosher

Something wasn't kosher. - Bir şey temiz değildi.

temiz
neatly

Though she did not wear expensive clothes, she was neatly dressed. - O pahalı elbiseler giymemesine rağmen temiz giyerdi.

Tom is always neatly dressed. - Tom her zaman temiz giyindi.

Temizlik bezi
cleaning towel
temiz
cleanest

It's one of the cleanest cities in the world. - Dünyadaki en temiz şehirlerden biridir.

temiz
neater
büyük temizlik
cleanup
büyük temizlik (sscb)
(Tarih) great purge
dip köşe temizlik
thorough cleaning
kişisel temizlik
personal hygiene
otel temizlik departmanı
housekeeping department
otel temizlik ve bakımı
housekeeping

During the weekends, she does housekeeping as a second job. - Hafta sonlarında o, ikinci bir iş olarak otel temizlik ve bakımı yapar.

sabun bazlı temizlik maddesi
soap-based cleansing material
temiz
chaste, virtuous
temiz
decent, clean-living, morally upright
temiz
unpolluted
temiz
clean; tidy, neat; pure; fresh; chaste, virtuous; clear, net; sanitary
temiz
fresh

He went outside for a breath of fresh air. - Temiz hava almak için dışarı çıktı.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

temiz
fairly
temiz
clean-handed
temiz
spruce
temiz
net (amount of money)
temiz
unstained
temiz
(something) which is in good condition, which is clean and has been properly cared for
temiz
well, in a good way
temiz
slang poker (the card game)
temiz
fresh (air)
temiz
chaste
temiz
(yahudilerce) kosher
temiz
country

The government has made efforts to make our country clean and green. - Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

temiz
virgin
temiz
clarion
temiz
clean handed
temiz
bracing
yerinden sökülerek temizlik
(Gıda) cleaning out of place
التركية - التركية
Temiz olma durumu, saffet, nezafet
Temiz durma veya tutma durumu
Temizleme işi: "Yaşlı, ak saçlı, temizlik meraklısı, temizlik mütehassısı bir adamdı."- A. Ş. Hisar
Ortadan kaldırma, yok etme, öldürme
Temiz olma durumu, saffet, nezafet: "Kırk beş sene geçti, selvi sandığının temizlik kokusu hâlâ burnumdadır."- R. H. Karay
Temizleme işi
paklık
(Osmanlı Dönemi) NAKAVE
(Osmanlı Dönemi) BİRR
arılık
(Osmanlı Dönemi) taharet
(Osmanlı Dönemi) nezâfet
temizlik işleri
Belediyelerce yaptırılan temizlik
temizlik malzemesi
Temizlik için kullanılan sabun, deterjan, süpürge, çeşitli boy ve ebatta fırça, bez ve benzeri gereçlerin tümü
temizlik yapmak
Zararlı şeyleri yok etmek
temizlik yapmak
Temizlemek
Temiz
(Hukuk) TAHİR
etnik temizlik
Etnik temizlik terimi, bir etnik gruba mensup insanların zorla yerinden edilmesini amaçlayan değişik siyasal politikaları ifade eder. Genellikle, zorla göç ettirme, belirli bir nüfusun yerini değiştirme gibi uygulamaların sonucunda ortaya çıkar. Bu terim, etnosid ve jenosid ile yakından ilişkilidir
Temiz
ak
Temiz
pak
temiz
Ahlakça lekesiz, necip, nezih: "Biraz fazla saf olmakla beraber çok temiz ve nazik bir çocuk..."- R. N. Güntekin. İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak: "İçki yerine soğuk su, temiz ayran... var."- F. R. Atay. Özenle yapılmış, yanlışsız. Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
temiz
İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
temiz
Ahlâkça lekesiz, necip, nezih
temiz
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak
temiz
Bir sıfatıyla kullanıldığında alay yollu iyice, adamakıllı, çok, anlamında kullanılır
temiz
Özenle yapılmış, yanlışsız
temiz
Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
الإنجليزية - التركية

تعريف temizlik في الإنجليزية التركية القاموس.

etnik temizlik
ethnic cleansing
temizlik
المفضلات