temiz

listen to the pronunciation of temiz
التركية - الإنجليزية
clear

She will clear the table of the dishes. - O, bulaşık masasını temizleyecek.

He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!. - Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.

clean

We clean our classroom after school. - Okuldan sonra sınıfımızı temizleriz.

Flowers and trees need clean air and fresh water. - Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.

{s} white

We carry out treatments like whitening. We also do tobacco stain removal and other cleaning procedures. - Biz beyazlatma gibi işlemleri yaparız. Ayrıca tütün lekesi çıkarırız ve diğer temizleme işlemlerini yaparız.

White carpets are very hard to keep clean. - Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur.

hygienic
nonstaining
net
(deyim) pure in heart
trim
(deyim) in the clear
(deyim) as clean as a whistle
(Ticaret) clean bill of lading
natty
chaste, virtuous
decent, clean-living, morally upright
neatly

Tom is neatly dressed. - Tom temiz giyinendir.

She is always neatly dressed. - O her zaman temiz giyinir.

tidy

Tom is tidying his room. - Tom odasını temizliyor.

The cottage was clean and tidy. - Yazlık temiz ve düzenliydi.

unpolluted
fair
clean; tidy, neat; pure; fresh; chaste, virtuous; clear, net; sanitary
sanitary

If I was going to the African continent where would be the safest and most sanitary place? - Eğer Afrika kıtasına gitmiş olsaydım en güvenli ve en temiz yer neresi olurdu?

fresh

He went outside for a breath of fresh air. - Temiz hava almak için dışarı çıktı.

Let this smoky air out of the room and let some fresh air in. - Bu dumanlı havanın odadan çıkmasına ve biraz temiz havanın içeri girmesine izin ver.

fairly
unsoiled
clean-handed
spruce
net (amount of money)
unstained
(something) which is in good condition, which is clean and has been properly cared for
unspotted
respectable
well, in a good way
cleanly

It is impossible for me to cleanly crack an egg with both hands. - Bir yumurtayı iki elimle temiz bir şekilde kırmam imkansız.

The casting came cleanly out of its mold. - Döküm kalıbından temiz geldi.

pure

The water from the spring is very pure. - Kaynak suyu çok temiz.

I cannot breathe pure air. I live in a large city. - Ben temiz hava alamıyorum. Ben büyük bir şehirde yaşıyorum.

slang poker (the card game)
neat

She is always neatly dressed. - O her zaman temiz giyinir.

She always keeps her room neat and tidy. - Odasını her zaman temiz ve düzenli tutar.

fresh (air)
chaste
(yahudilerce) kosher
shipshape
sleek
kosher

Something wasn't kosher. - Bir şey temiz değildi.

cleanest

It's one of the cleanest cities in the world. - Dünyadaki en temiz şehirlerden biridir.

neater
country

The government has made efforts to make our country clean and green. - Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

virgin
clarion
clean handed
bracing
temiz ahlaklı
clean
temiz bir şekilde
cleanly
temiz bölge
(Tıp) clean zone
temiz enerji
clean energy
temiz görünümlü
well-groomed
temiz görüş
(Askeri) clear vision
temiz kalpli
simple-minded
temiz kağıdı
(Ticaret) clearance
temiz oda
(Telekom) cleanroom
temiz ses
(Muzik) clean
temiz su
(Askeri) fresh water

We drained the pond and filled it with fresh water. - Havuzun suyunu çektik ve temiz suyla doldurduk.

We're running out of fresh water. - Temiz suyumuz bitiyor.

temiz sürücü
(Bilgisayar) clean drive
temiz tutmak
keep it clean
temiz tütün
clean
temiz ve zarif
spruce
temiz olmak
to be clean
temiz olmayan
unclean
temiz adam
Mr clean
temiz agrega
clean aggregate
temiz akreditif
(Ticaret) clean letter of credit
temiz alan
(Bilgisayar) clear band
temiz araba
(Konuşma Dili) drivability
temiz atan
clear band
temiz atölye
clean workstation
temiz açıklık
clear space
temiz açıklık
clearance of span
temiz açıklık
clear span
temiz açıklık
clear spacing
temiz açıklık
clear waterway
temiz açıklık
clear distance
temiz aşk
idyll
temiz bant
clear band
temiz bir
bir
temiz bir bardak alabilir miyim
Could I have a clean glass
temiz bir bıçak alabilir miyim
Could I have a clean knife
temiz bir dayak atmak
to give a good thrashing
temiz bir dayak atmak
give a good thrashing
temiz bir fincan alabilir miyim
Could I have a clean cup
temiz bir kaşık alabilir miyim
Could I have a clean spoon
temiz bir kül tablası alabilir miyim
Could I have a clean ashtray
temiz bir peçete alabilir miyim
Could I have a clean napkin
temiz bir tabak alabilir miyim
Could I have a clean plate
temiz bir çatal alabilir miyim
Could I have a clean fork
temiz boyut
clear dimension
temiz dayak
going over
temiz eller operasyonu
(Politika, Siyaset) operation clean hands
temiz elli
clean-handed
temiz genişlik
clear width
temiz giyimli
trig
temiz giyimli
well groom
temiz giyimli
smug
temiz giyimli
neat
temiz giyimli
well-groom
temiz giyinen
neatly dressed
temiz giyinmek
to wear neat, clean clothes
temiz hacim
clean space
temiz hacım
clean space
temiz hale sok
smarten up
temiz hava
fresh air

She went outside to get a breath of fresh air. - Temiz hava almak için dışarı çıktı.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

temiz hava
ozone
temiz hava almak
to get some fresh air
temiz hava bacası
fresh air flue
temiz hava delisi
fresh air friend
temiz hava girişi
fresh air inlet
temiz hava kanalı
clean air duct
temiz havalı yer
sanatorium
temiz havalı yer
sanitarium
temiz havaya çıkmak
to go out and get some fresh air
temiz ifade
articulation
temiz iş yeri
clean workstation
temiz işyeri
clean workstation
temiz kal
clean living
temiz kalmış
clean-living
temiz kalpli
simple minded
temiz kalpli
pure minded
temiz kalpli
harmless
temiz kalpli
simple-hearted
temiz kalpli
simple
temiz kalpli
ingenuous

Mary is an ingenuous student. - Mary temiz kalpli bir öğrencidir.

temiz kalplilik
simple mindedness
temiz kalplilik
goodwill
temiz kalplilik
ingenuousness
temiz kalplilikle
gullibly
temiz kalplilikle
gullably
temiz kan
arterial blood
temiz kağıdı almak
(deyim) get a clean bill of health
temiz kereste
dressed lumber
temiz kira sözleşmesi
(Kanun) clean charter
temiz konşimento
clean bill of lading
temiz kopya
fair copy
temiz kopya
clean copy
temiz kum
clean sand
temiz kum ve çakıl
(Jeoloji) clean sand and gravel
temiz kâğıdı
clean record
temiz nüsha
fair copy
temiz oda sınıflandırması
(Tıp) clean room classification
temiz olarak
clean
temiz oluş
cleanliness
temiz ortam
virgin medium
temiz oyun
fair play
temiz oyun çıkarmak
play fair
temiz pak
sparkingly clean
temiz pak
sparklingly clean, spotlessly clean
temiz para
Chink
temiz patent
(Denizcilik) clean bill of health (for a ship)
temiz raporu
certificate of good health
temiz raporu doctor's report stating that someone is
in good health, clean bill of health
temiz sabıka kaydı
(Kanun) clean criminal record
temiz su borusu
wash-basin supply pipe
temiz su debisi
clean water flow
temiz su deposu
clear-water reservoir
temiz su döşemi
water supply installation
temiz su sağlama pompası
sanitary pump
temiz sözleşme
(Kanun) clean charter
temiz süt emmiş
(someone) who comes of good stock, decent, trustworthy
temiz taş
flawless gem
temiz tedavi bölgesi
(Tıp) clean treatment area
temiz teknolojiler
(Çevre) clean technologies
temiz temiz
cleanly, immaculately
temiz tozsuz
dust free
temiz tozsuz
dustfree
temiz tıraşlanmış
clean shaven
temiz ve sağlıklı
bracing
temiz yaşam
clean life
temiz yükseklik
clear height
temiz yükseklik
clear headroom
temiz yürekli
clean hearted
temiz yüzlü
(someone) who has an honest, good-hearted look about him/her
temiz çevirmek
slang to play poker
temiz çevre
clean environment
temiz ölçü
clear dimension
temiz)
1. a good, a thorough (beating, whipping). 2. (beating someone) severely, good and proper, but good
temiz/iyi iş altı ayda çıkar
(Atasözü) It takes time to do a job properly
temiz hava
pure air
temiz kalpli
innocent
temiz kalpli
truehearted
Temiz tutmak
keep clean

White carpets are very hard to keep clean. - Beyaz halıları temiz tutmak çok zordur.

iffet sahibi, namuslu, temiz
owner of chastity, chaste, clean
okay temiz
I'ma clean
temizler
clears
temizler
clears up
temizler
cleansings
temizler
cleanses
eteki temiz chaste, modest
(woman)
fakir ama temiz giyimli kibar
shabby genteel
garnizonu temiz tutmak
police
lütfen temiz çarşaf getirin
Please bring me some clean sheets
mazisi temiz olmak
have a clean slate
oksijen temiz
(Askeri) oxygen clean
pist temiz
(Havacılık) clear of the runway
sicili temiz kimse
clean sheet
sütü temiz
(someone) who comes of good stock, decent, trustworthy
temiz kalpli
simple hearted
temiz kalpli
{s} homespun
temiz kalpli
singlehearted
yahudilerce temiz sayılmayan
unkosher
yeterince temiz değil
It's not clean enough
التركية - التركية
Ahlakça lekesiz, necip, nezih: "Biraz fazla saf olmakla beraber çok temiz ve nazik bir çocuk..."- R. N. Güntekin. İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak: "İçki yerine soğuk su, temiz ayran... var."- F. R. Atay. Özenle yapılmış, yanlışsız. Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
İyi, düzgün, yoluna yöntemine uygun biçimde
Ahlâkça lekesiz, necip, nezih
Kirli, lekeli, pis, bulaşık olmayan, pak
Bir sıfatıyla kullanıldığında alay yollu iyice, adamakıllı, çok, anlamında kullanılır
Özenle yapılmış, yanlışsız
Çok az kullanılmış veya hiç kullanılmamış olan, özürü olmayan
(Hukuk) TAHİR
ak
pak
temiz kan
Soyuna başka soy karışmamış
temiz kan
Atardamarlarda dolaşan, akciğerlerden oksijen taşıyarak vücudun her yanına giden kan
temiz kağıdı
Bir otomobilin fabrika çıkış belgesi
temiz pak
Çok temiz, tertemiz
temiz para
Kesintiden veya masraflardan sonra elde kalan para miktarı
temiz raporu
Hastalığı olmadığını gösteren rapor
temiz temiz
Temiz olarak, temiz bir biçimde
temiz yürekli
İçi dışı bir olan, kalbi temiz olan
temiz yüreklilik
Temiz yürekli olma durumu
Temiz kalpli
oğuz
bir temiz
Adamakıllı
kalbi temiz
Günahtan uzak durmaya çalışan
kalbi temiz
Saf, temiz duygulara sahip
okay temiz
Vurmalı çalgılar ustası olan müzikçimiz
yüreği temiz
Temiz yürekli, saf, iyi niyetli (kimse)
temiz
المفضلات