Büyükbaba ve büyükannelerim kroket oynamaktan hoşlanırlar.
- Meine Großeltern spielen gerne Croquet.
Çocuklar oynamak istedi.
- Die Kinder wollten spielen.
Tom ve Maria okuldan sonra, neredeyse sürekli tenis oynarlar.
- Tom und Maria spielen fast immer Tennis nach der Schule.
O, bugün niçin tenis oynayamaz?
- Warum kann er heute nicht Tennis spielen?
Piyes çok eglenceliydi; oraya gitmeliydin.
- The play was very amusing; you ought to have gone there.
Bir oyun izlemek için hepimiz tiyatroya gittik.
- All of us went to the theater to see a play.
Tiyatro grubu yeni oyunu sahneledi.
- The theater group performed the new play.
Sami'nin grubu Kahire'de bir gösteri yapıyordu.
- Sami's band was playing a show in Cairo.
Şimdi gitar çalıyorum.
- I am playing the guitar now.
Gitarı ne kadar iyi çalabiliyorsun?
- How well can you play guitar?
Tom her zaman kurallara göre hareket etmez.
- Tom doesn't always play by the rules.
Olayların akışına göre hareket edelim.
- Let's play that by ear.
Cats like playing in the sun.
- Katzen spielen gerne in der Sonne.
I often hear her play the piano.
- Ich höre sie oft Klavier spielen.