تعريف slipping في الإنجليزية التركية القاموس.
- {i} kayma
Kaymayı önlemek için çizmeler kullanın.
- Wear boots to avoid slipping.
Kurt sessizce ormana kaymadan önce dikkatle köşeye baktı.
- The wolf peered around the corner before slipping silently into the woods.
- {f} kay
Kaymayı önlemek için çizmeler kullanın.
- Wear boots to avoid slipping.
Kurt sessizce ormana kaymadan önce dikkatle köşeye baktı.
- The wolf peered around the corner before slipping silently into the woods.
- çıkar(mak)
- kayarak
- {i} kayış
- gerileme
- slip
- kaymak
- slip
- {f} sürçmek
- slipping into
- içine kaymasını
- slipping out
- dışarı kaymasını
- slip
- külot
- slip
- ayağı kaymak
- slip
- geçirmek
- slip
- {f} atlatmak
- slip
- filiz/kızak/hata/kayma
- slip
- koçan
- slip
- {f} kaydırmak
- slip
- kötüye gitmek (durum)
- slip
- ufak yanlış
- slip
- aşı kalemi (bitki)
- slip
- motor kayması
- slip
- sıkıştırmak
- slip
- (Askeri) kızak
- slip
- (Askeri) onarım kızağı
- slip
- çıkarmak
- slip
- (Askeri) inşaat kızağı
- slip
- falso
- slip
- tutuşturmak
- slip
- dil sürçmesi
Bu bir dil sürçmesiydi.
- It was a slip of the tongue.
Bu bir tür dil sürçmesi olmalı.
- This must have been some kind of Freudian slip.
- slip
- kaçırma
Bu fırsatı kaçırmayın.
- Don't let this chance slip by.
- slip
- aksilik
- slip
- sürçme
Bu bir tür dil sürçmesi olmalı.
- This must have been some kind of Freudian slip.
Bu bir dil sürçmesiydi.
- It was a slip of the tongue.
- slip
- (gizlice) sıvışmak
- slip
- kayış
- slip
- {f} kay
Politikacı bir yılan balığı gibi kaygan!
- The politician is as slippery as an eel!
Geçen kış Tom buzda kaydı ve kalçasını kırdı.
- Tom slipped on ice and broke his hip last winter.
- slip
- kâğıt
Kâğıttan kaydım ve bacağımı incittim.
- I slipped on the paper and hurt my leg.
- slip
- (farkında olmadan) geçip gitmek
- slip
- yastık yüzü
- slip
- kaçmak
- slip
- pusula
- slip
- yanlışlık
- slip
- giymek
- slip
- {f} yanılmak
- slip
- hata
- slip
- düşmek (değer)
- slip
- {i} (köklendirilmek üzere kesilen) çelik
- pole slipping
- (Elektrik, Elektronik) (Elektrik) Kutup kaydırma
- slip
- (Tekstil) kombinezon
- slip
- kayma
Kaymamak için yavaşça yürüdü.
- She walked slowly so she wouldn't slip.
Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
- My glasses started to slip down my nose.
- controlled slipping
- (Havacılık) kontrollü kayış
- rope slipping
- halat kayması
- slip
- kötüye gitmek
- slip
- yas
- slip
- {f} kaybetmek
- slip
- süzülmek
- slip
- sıvışmak
- slip
- {f} serbest bırakmak
- slip
- gemi kızağı
- slip
- {f} sıyırmak
- slip
- düşmek
- slip
- {i} den. kızak; inşaat kızağı; onarım kızağı
- slip
- kadın iç gömleği
- slip
- {f} salıvermek
- slip
- slip ver/hata et/düş/kay
- slip
- {i} den. iki uzun
- slip
- {f} hata yapmak
- slip
- çaktırmadan vermek
- slip
- (Askeri) KAYIŞ: İnişe yaklaşan bir uçağın, sürat kaybetmek için, yanlara doğru yaptığı kısa kayış hareketi
- slip
- atım
- slip
- {i} uzunca kâğıt parçası
- slip
- eline tutuşturmak
- slip
- {f} kaçırmak
- slip
- {f} kaymak: My foot slipped. Ayağım kaydı
- slip
- seramik yapımında kullanılan ince ve sulu
- slip
- {i} kombinezon (kadın iç çamaşırı)
- slip
- {f} gerilemek
- slip
- {f} çözülmek
- slip
- {f} gizlice vermek
- slip
- {f} away/out dikkati çekmeden sessizce gitmek; in dikkati çekmeden sessizce
- slip
- {f} erken doğmak [(Zooloji) ]
- slip
- yastık kılıfı
- slip
- gaf
- slip
- evlat
- slip
- tasma kayışı
- slip
- aşı kalemi
- slip
- çıta
- slip
- toprak kayması
- slip
- erken doğmak