çıkar(mak)

listen to the pronunciation of çıkar(mak)
التركية - الإنجليزية
stick out
slipping
çıkar
profit

Fadil murdered Layla for profit. - Fadıl çıkar için Leyla'yı öldürdü.

The business owner wants to maximize profit. - İşletme sahibi kârı maksimuma çıkarmak istiyor.

çıkar
expedience
çıkar
(Hukuk) interest

You should work in the interests of humanity. - İnsanlığın çıkarları için çalışmalısın.

Find mutual interests, and you will get along with each other. - Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.

çıkar
benefit
çıkar
self-interest, self-seeking; benefit, advantage, profit, interest
çıkar
advantage

But I had another advantage in it. - Ama ondan başka bir çıkarım vardı.

çıkar
number one

Think of number one and do what is best for yourself! - Kendi çıkarını düşün ve senin için en iyi olanı yap!

çıkar
capital
çıkar
stake
çıkar
self

Nike has just released a pair of self-lacing shoes. - Nike az önce kendi kendine yapışan ayakkabıları çıkardı.

Strive only for self-interest and nothing else. - Sadece kendi çıkarlarınız için çaba gösterin ve başka hiçbir şey yapmayın.

çıkar
grist to the mill
çıkar
expediency
çıkar amaçlı
(Hukuk) for profit
çıkar elde etmek
(Hukuk) make a profit from (to)
çıkar grubu
ring
çıkar hesabı
calculation
çıkar için
(Hukuk) for profit
çıkar politikası
politics
çıkar sağlamak
to get (something) out of (a situation) for oneself
çıkar sağlamak
suck advantage out of
çıkar sağlamak
take advantage of
çıkar sağlamak
capitalize
çıkar sağlamak
profit from
çıkar sağlamak
to cash in on
çıkar yol
out

It is imperative that we find another way out of this situation. - Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.

I need to find a way out. - Bir çıkar yol bulmam lâzım.

çıkar yol
way out
çıkar yol
expediency
çıkar yol
solution
çıkar yol
expedience
çıkar yol
egress
çıkar yol
handle
çıkar yol course of action that will produce good results, good course
to follow, solution, remedy
çıkar çatışması
conflict of interest
çıkar çevreleri
vested interests
devreden çıkar
(Bilgisayar) disable
diski çıkar
(Bilgisayar) eject
ekonomik çıkar
(Ticaret) economic interest
kefil olup hapisten çıkar
(Kanun) bail out
milli çıkar
(Politika, Siyaset) national interest
ses çıkar
(Bilgisayar) play sounds
ses çıkar
(Bilgisayar) play a sound
Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
(Atasözü) Don't make a martyr sigh, you will pay for it by and by
Avrupa Ekonomik Çıkar Gruplaşmaları
(Hukuk) European economic interest groupings
Avrupa çıkar grupları
(Hukuk) European interest groups
Aynı kapıya çıkar
It comes to the same thing
Ne çıkar
so what?, what of it
ancak ölüm çıkar
(Argo) over my dead body
beni yalancı çıkar
make a liar out of me
bilgisayar çıkar
(Bilgisayar) eject computer
bireysel çıkar
(Ticaret) self-interest
bireysel çıkar kanunu
(Kanun) law of self interest
birincil çıkar sahipleri
(Ticaret) primary stakeholders
burununu sıksan canı çıkar
(Konuşma Dili) He's nothing but a puny runt
can çıkar huy çıkmaz
leopard can't change it's spots
can çıkmayınca/çıkmadıkça/çıkar huy çıkmaz
(Atasözü) People never change
değirmen taşının altından diri çıkar
(Konuşma Dili) He always lands on his feet
esas çıkar
(Askeri) primary interest
etkilenen okları çıkar
(Bilgisayar) remove dependent arrows
etkileyen okları çıkar
(Bilgisayar) remove precedent arrows
hangi taşı kaldırsan, altından çıkar
(Konuşma Dili) 1. He has an opinion about anything you mention. 2. He has a finger in every pie
hepsi birden sahneden çıkar
exeuntomnes
ikisi bir kapıya çıkar
(Konuşma Dili) They both amount to the same thing
ilk giren ilk çıkar
(Askeri) first-in-first-out
iner çıkar
elevator, Brit. lift
iyi iş altı ayda çıkar
(Atasözü) It takes time to do a job well
kan çıkar
Blood will flow./There will be a big fight
karşılıklı çıkar
(Hukuk) mutual benefit
kişisel çıkar
the main chance
kişisel çıkar
self-interest
kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar
(Atasözü) No matter how hard a person tries he will get only what he is destined to have
mali çıkar
financial interest
ne çıkar
so what?
ne çıkar?
1. What difference will it make one way or the other? 2. What'll come of it? (Nothing!). 3. What can I/you expect to get out of it?
ortak çıkar
(Hukuk) common interest
ortak çıkar ilişkisi
privity
sosyal çıkar
(Politika, Siyaset) social interest
tadını çıkar
please yourself
taştan yağ çıkar, ondan çıkmaz
(Konuşma Dili) It's easier to squeeze blood out of a turnip than to get money out of him
temiz/iyi iş altı ayda çıkar
(Atasözü) It takes time to do a job properly
ulusal çıkar
(Hukuk) national interest
şahsi çıkar
self
التركية - التركية

تعريف çıkar(mak) في التركية التركية القاموس.

çıkar
Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat: "Kimse siyasi ve kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz."- Anayasa
çıkar
Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat
çıkar budak
Çevresi ile bağlantısı zayıflayan ve bazı ağaç türlerinde kendiliğinden düşebilen budak türü
çıkar yol
Güç durumlarda insanı başarıya ulaştıran, kurtaran davranış, çözüm yolu, çare
çıkar(mak)
المفضلات