sandalye

listen to the pronunciation of sandalye
التركية - الإنجليزية
chair

Is the cat on the chair or under the chair? - Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?

There was nothing but an old chair in the room. - Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.

seat

You're sitting in my seat. - Benim sandalyemde oturuyorsun.

There were enough seats for all of us. - Hepimize yetecek kadar sandalye vardı.

office, post, position
gorsedd
chair; office, post
pol. seat (right to sit in a legislative body)
morris chair
sandalye şekli
(Kimya) chair form
sandalye fırlatma kumandası
(Havacılık) armrest controls
sandalye kavgası struggle
to get or maintain an administrative post
sandalye sazı
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: papirüsgiller,sadiye) bulrush, mud-rush
sandalye tasarımı
chair design
sandalye çekmek
pull up a chair
sandalye çekmek
pull out a chair
sandâlye arkalığı
chair back
sandâlye arkası örtüsü
tidy
sandâlye ayak desteği
rung
sandâlye oturağı
chair bottom
salıncaklı sandalye
rocking chair, rocker
tekerlekli sandalye
wheelchair

Do you need a license to use an electric wheelchair? - Elektrikli tekerlekli sandalye kullanmak için bir ehliyete ihtiyacın var mı?

Tom can't get around without a wheelchair. - Tom tekerlekli sandalye olmadan gezinemiyor.

tekerlekli sandalye/koltuk
wheelchair
kapmak (sandalye)
bag
plastik sandalye
plastic chair
tekerlekli sandalye
wheel chair
elektrikli sandalye
chair

Electric chair was invented by a dentist. - Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edildi.

elektrikli sandalye
electric chair

Electric chair was invented by a dentist. - Elektrikli sandalye bir dişçi tarafından icat edildi.

kolçaklı sandalye
chairs with armrests
sandalyeler
stühle
beşik sandalye
rocking chair
döner sandalye
swivel chair
elektrikli sandalye
hot seat
elektrikli sandalye
the electric chair, the chair
iskemle/sandalye/koltuk kavgası quarrel over who gets
a desirable post
küçük sandalye
faldstool
marjinal sandalye
(Politika, Siyaset) marginal seat
motorlu tekerlekli sandalye
motorized wheelchair
oturmak (sandalye vb)
have a seat
portatif sandâlye
camps chair
ringe yakın sandalye
ringside seat
sepet örgüsü sandalye
basket chair
tekerlekli sandalye
invalid chair
tekerlekli sandalye
pushchair
tekerlekli sandalye
bath chair
tekerlekli sandalye sürücüsü
chairman
التركية - التركية
Arkalıklı, kol koyacak yeri olmayan, bir kişilik oturma eşyası
Arkalıklı, kol koyacak yerleri olmayan, bir kişilik oturma nesnesi
Makam, koltuk, mevki
Arkalıklı, kol koyacak yeri olmayan, bir kişilik oturma eşyası: "Sandalyelerimizden doğrulduk, el sıktık, yer gösterdik."- R. H. Karay
Makam, koltuk, mevki: "Bunların gençliğe karşı aldıkları vaziyeti ben biraz sandalye vehminden doğmuş telakki ediyorum."- H. E. Adıvar
iskemi
istol
işkil
kürsü
iskemle
sandalye kavgası
Makam kapmak veya makamını yitirmemek için gösterilen çaba
elektrikli sandalye
Bazı ülkelerde ölüm cezasının uygulanmasında kullanılan araç
kolçaklı sandalye
Taşıyıcı kısımları masif malzemeden yapılan, oturma yüzeyi ve arkalığı genellikle elastik olan tek kişinin oturabileceği mobilya
tekerlekli sandalye
Sakatların bir yere gidebilmek için kullandıkları tekerlekleri olan oturma aracı, tekerlekli koltuk
sandalye
المفضلات