Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
- Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.
I broke my leg in two places during a skiing mishap.
- Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.
Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert.
- Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.
That's reversing the logical order of things.
- Bu, şeylerin mantık sırasını ters çevirmedir.
Tickets will be allotted in order of application.
- Biletler başvuru sırasına göre ayrılacak.
Line up and walk to the door in order.
- Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.
In this line of work, if you make a grim face the customers won't come.
- Bu iş sırasında, sert surat yaparsan, müşteriler gelmez.
It was my turn to clean the room.
- Odayı temizleme sırası benimdi.
It's your turn to sing.
- Şarkı söyleme sırası senin.
Auto-destruct sequence initiated.
- Otomatik imha sırası başlar.
Auto-destruct sequence was set.
- Otomatik imha sırası kuruldu.
There is a bench in front of the train station.
- Tren istasyonunu önünde bir sıra var.
Tom took a seat next to Mary on the bench.
- Tom oturma sırasında Mary'ye bitişik bir koltuk aldı.
He ranked fourth on a total of 56 runners.
- O, toplam 56 koşucu arasında dördüncü sırada yer aldı.
His rank isn't high enough for that position.
- Sıralaması bu pozisyon için yeterince yüksek değil.
We queued up for the bus.
- Biz otobüs için sıraya girdik.
The queue is too long at the ticket office.
- Bilet ofisinde sıra çok uzun.
There is a book on the desk.
- Sıranın üstünde bir kitap var.
A book is lying on the desk.
- Sıranın üzerinde bir kitap duruyor.
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
Poetry consists of the best words arranged in the best order.
- Şiir, en iyi sırada düzenlenmiş en iyi kelimelerden oluşur.
The recent frequency of earthquakes makes us nervous.
- Şu sıralardaki deprem sıklığı bizi endişelendiriyor.
Tom usually sits in the back pew.
- Tom genellikle arka sırada oturur.
Is it safe to eat raw fish during pregnancy?
- Hamilelik sırasında çiğ balık yemek güvenli midir?
During the morning of March 20, 2015, a total solar eclipse will be visible from the Faroe Islands, located northwest of Scotland, and the Svalbard Islands, located east of Greenland.
- 20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.
Tom pitched six innings.
- Tom altı vuruş sırası fırlattı.
During the strike, 35% of the trains will operate.
- Grev sırasında trenlerin % 35'i çalışacak.
There is a bench in front of the train station.
- Tren istasyonunu önünde bir sıra var.
Occasional showers are possible tomorrow.
- Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.
Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
We followed him single file till we reached the cabin.
- Kulübeye yetişinceye kadar onu tek sıra izledik.
The children went upstairs in single file.
- Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
Some countries use ordinal numbers to count millennia, whereas others count them using cardinal numbers.
- Bazı ülkeler bin yıllık dönemi saymak için sıra numaralarını kullanırken, diğerleri asıl sayıları kullanarak sayarlar.
Having misconceptions of what mathematics is is even more ordinary than not knowing how to spell my name.
- Matematiğin ne olduğu ile ilgili yanılgıların olması ismimi nasıl heceleyeceğinizi bilmediğinizden bile daha sıradandır.
Italy has two mountain ranges, the Alps and the Apennines.
- İtalya'nın iki dağ sırası vardır, Alpler ve Apeninler.
I got to the bank and luckily didn't have to get in line.
- Bankaya gittim ve neyseki sırayla girmek zorunda kalmadım.
The bank collapsed during the recession.
- Banka ekonomik durgunluk sırasında çöktü.
I know that you still cry for me sometimes.
- Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.
Lucy sometimes visits May.
- Lucy ara sıra May'i ziyaret eder.
I run into Tom occasionally.
- Ara sıra Tom'a rastlarım.
Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past.
- Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.
I play tennis once in a while.
- Ara sıra tenis oynarım.
I hear from him once in a while.
- Ara sıra ondan haber alırım.
My uncle comes to see me from time to time.
- Amcam ara sıra beni görmeye gelir.
My son came to see me from time to time.
- Ara sıra oğlum beni ziyarete geliyordu.
Television enlightens the viewers as well as entertains them.
- Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
It has been raining on and off since this morning.
- Bu sabahtan beri ara sıra yağmur yağıyor.
It has been raining on and off since last night.
- Dün geceden beri ara sıra yağmur yağıyor.
It has been snowing off and on since last night.
- Dün geceden beri ara sıra kar yağıyor.
Tom and Mary have been dating off and on for a year.
- Tom ve Mary bir yıldır ara sıra çıkıyorlardı.
Tom comes to visit us every now and then.
- Tom ara sıra bizi ziyarete gelir.
He writes to his mother every now and then.
- O, ara sıra annesine yazar.
Tom and I run into each other at the supermarket every once in a while.
- Tom ve ben ara sıra süpermarkette birbirimize rastlıyoruz.
Every once in a while I study Esperanto.
- Ara sıra Esperanto çalışıyorum.
If you have time, drop me a line now and then.
- Eğer zamanınız varsa, ara sıra birkaç satır yaz.
He still comes to see me now and then.
- O hâlâ ara sıra beni görmeye gelir.
Let me hear from you now and again, will you?
- Ara sıra senden haber almama izin ver, verecek misin?
They eat meat on occasion.
- Onlar ara sıra et yerler.
I am absent from school on occasion.
- Ara sıra okula gitmem.
Line up in single file.
- Tek sıra halinde sıralan.
The children went upstairs in single file.
- Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.
Line up in single file.
- Tek sıra halinde sıralan.
The children went upstairs in single file.
- Çocuklar tek sıra halinde üst kata çıktı.
Harabeyi dolaşırken ara sıra perişan kalabalıklara rast geliyoruz.- F. R. Atay.