Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
I like playing tennis and golf.
- Tenis ve golf oynamaktan hoşlanırım.
It is dangerous for children to play in the street.
- Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
I like playing tennis and golf.
- Tenis ve golf oynamaktan hoşlanırım.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
It is dangerous for children to play in the street.
- Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
Do you know how to play mahjong?
- Mahjong oynamayı biliyor musun?
I have no friends to play with.
- Benim oynamak için hiç arkadaşım yok.
Would you like to play with us?
- Bizimle oynamak ister misiniz?
She doesn't want to play with her toys.
- Oyuncaklarıyla oynamak istemiyor.
He is fond of playing tennis.
- O, tenis oynamaya düşkün.
Certainly, I like playing cards.
- Kesinlikle,kart oynamayı severim.
The researchers trained monkeys to play a video game.
- Araştırmacılar bir video oyunu oynamak için maymunları eğitti.
Do you want to act in a movie?
- Filmde oynamak ister misin?
She didn't want him to play poker.
- O, onun poker oynamasını istemedi.
He used to play poker with us.
- O, bizimle poker oynardı.
Tom likes to gamble on horses.
- Tom atlar üzerine kumar oynamaktan hoşlanır.
Do you like to gamble?
- Kumar oynamak ister misin?
Tom likes to gamble on horses.
- Tom atlar üzerine kumar oynamaktan hoşlanır.
I like to play tennis. What sport do you like to play?
- Ben tenis oynamaktan hoşlanırım. Sen hangi sporu yapmaktan hoşlanırsın?
What's your favorite sport to play?
- Oynamak için favori sporun nedir?
Tom likes to play football.
- Tom futbol oynamaktan hoşlanır.
Do you want to play football with us?
- Bizimle futbol oynamak ister misin?
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.
You think you can toy with me, but I don't play games.
- Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.
Don't play with that gun. It's not a toy.
- O silahla oynama, o bir oyuncak değil.
Bill often plays with toys by himself.
- Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.
A friend comes to play at our house tomorrow.
- Bir arkadaş, yarın evimizde oynamak için geliyor.
It's dangerous to play around the fire.
- Ateş etrafında oynamak tehlikelidir.
Do you want to play online?
- Çevrimiçi oynamak istiyor musun?
Tom is pretty good at baseball, but he's not good enough to play on our team.
- Tom beyzbolda oldukça iyi ancak takımımızda oynamak için yeterince iyi değil.