الإنجليزية - التركية
تعريف noun a pleasant or favorable disposition or aspect في الإنجليزية التركية القاموس.
- smile
- gülümsemek
O, talihsizliğine gülümsemek zorunda kaldı.
-She had to smile at her misfortune.
Bütün yapman gereken gülümsemek.
-All you have to do is smile.
- smile
- {f} tebessüm etmek
- smile
- {f} gülmek
Hakkında gülmek için ne var?
-What's there to smile about?
Tom gülmekten kendini alamadı.
-Tom couldn't help but smile.
- smile
- {i} tebessüm
O bir tebessümle söyledi.
-She said with a smile.
Onun tebessümü onu rahatlattı.
-His smile put her at ease.
- smile
- gülücük
Tom, Mary'ye sıcak bir gülücük verdi.
-Tom gave Mary a warm smile.
Tom, Mary'ye dostça bir gülücük verdi.
-Tom gave Mary a friendly smile.
- smile
- gülücük yapmak
- smile
- gülümseme
Mutlu bir gülümseme ile onu çekelim.
-Let's receive him with a happy smile.
O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
-She shot a warm smile at the old lady.
- smile
- {f} gülümseyerek (bir şeyi) göstermek: She smiled her pleasure. Gülümseyerek memnuniyetini gösterdi
- smile
- onamak
- smile
- gülümseyerek ifade etmek
- smile
- (isim) gülümseme, tebessüm, gülüş
- smile
- (fiil) gülümsemek, tebessüm etmek, gülmek, parlamak, gülümseme ile karşılık vermek
- smile
- uygun düşürmek
- smile
- tasvip etmek
- smile
- lütuf
- smile
- {f} on
- smile
- smilinglygülümseyerek
- smile
- {f} parlamak
- smile
- smilingnesstebessüm
المصطلحات ذات الصلة
الإنجليزية - الإنجليزية
تعريف noun a pleasant or favorable disposition or aspect في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.
- smile
noun a pleasant or favorable disposition or aspect
الواصلة
noun a Pleas·ant or fa·vor·a·ble dis·po·si·tion or as·pectالتركية النطق
naun ı plezınt ır feyvrıbıl dîspızîşın ır äspektالنطق
/ˈnoun ə ˈplezənt ər ˈfāvrəbəl ˌdəspəˈzəsʜən ər ˈaˌspekt/ /ˈnaʊn ə ˈplɛzənt ɜr ˈfeɪvrəbəl ˌdɪspəˈzɪʃən ɜr ˈæˌspɛkt/
Resimler
السابق
المفضلات