meraklısı

listen to the pronunciation of meraklısı
التركية - الإنجليزية
wild about
fancier
bug
phile
buff
merak
{i} curiosity

Curiosity killed the cat. - Fazla merak iyi değildir.

Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity. - Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.

merak
worry

Don't worry. You can confide in me. - Merak etme. Bana güvenebilirsin.

Don't worry. They will be supervised. - Sen merak etme. Başlarında nezaretçi bulunacak.

meraklısı olmak
be keen on
meraklısı olmak
go in for
meraklısı olmak
be a fancier of
meraklısı olmak
be fond of
meraklısı olmak
be addicted to
meraklısı olmak
to be into, to go in for
merasim meraklısı
punctilious
merasim meraklısı olma
punctiliousness
merak
{i} interest

Magdalena is interested in geography. - Magdalena coğrafyaya meraklıdır.

Tom wondered why many people in America think that baseball is more interesting to watch than soccer. - Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.

merak
{i} concern

Your friends are really concerned about your health. - Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.

ziyafet meraklısı
convivial
caz meraklısı kimse
cat
eğlence meraklısı
frolicsome
merak
wonder

I wonder who that girl is. - O kızın kim olduğunu merak ediyorum.

Tom wonders if it's true. - Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.

merak
{i} whim
merak
{i} fancy

He has a great fancy for travelling. - Onun seyahat için büyük bir merakı var.

merak
great interest
merak
keenness
merak
maggot
merak
fond

I am fond of the cinema. - Ben sinema meraklısıyım.

My sister is fond of music. - Kız kardeşim müziğe meraklıdır.

merak
foible
merak
passion

I have no special talents. I am only passionately curious. - Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.

merak
(Argo) kick
merak
fuss
merak
espial
merak
mania
merak
relish
merak
taste

This popcorn tastes stale. I wonder when it was popped. - Bu patlamış mısırların tadı bayat. Ne zaman yapıldıklarını merak ediyorum.

She wondered how his lips would taste. - O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.

merak
conceive
merak
fad

Fadil became interested in Islam. - Fadıl, İslam'a merak sardı.

merak
solicitude
merak
cult

I am curious about Japanese culture. - Japon kültürünü merak ediyorum.

merak
inquietude
boğa güreşi meraklısı
aficionado
merak
wondered about
merak
be wondering
akıllı ve yetenekli görünme meraklısı
clever clever
antika meraklısı
antiquary
antika meraklısı
antiquary, antiquarian
at yarışı meraklısı
horsy
bale meraklısı
balletomane
bale meraklısı
person who loves ballet
beat müziği meraklısı
beatnik
beysbol meraklısı
baseball fan
caz meraklısı
hepcat
dava meraklısı
litigious
enfiye meraklısı
snuff taker
eğlence meraklısı zengin kız
playgirl
film meraklısı
film addict
fotoğraf meraklısı
shutterbug
gösteriş meraklısı olmak
to be fond of show
gösteriş meraklısı olmak
be fond of show
gösteriş meraklısı tip
peacock
gül meraklısı
rosarian
güzel sanatlar meraklısı
dilettante
güzel sanatlar meraklısı kimse
virtuoso
kar meraklısı
snow bunny
kitap meraklısı kimse
bookish person
konser meraklısı
concertgoer
merak
sensation
merak
hobby

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

merak
great interest in, great liking for; passion for (something)
merak
disquiet
merak
anxiety, worry
merak
wonderment
merak
disquietude
merak
being particular or fastidious about
merak
care

Don't worry. I'll take care of that. - Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.

I wonder if Tom and I can take care of ourselves. - Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.

merak
curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
merak
bug
merak
avocation
merak
anxiety
merak
crotchet
merak
missile
müşterek bahis meraklısı
punter
orkide meraklısı
orchidist
pul meraklısı
philatelist
reklâm meraklısı toplum
admass
resmiyet meraklısı
punctilious
sağlık meraklısı
health freak
ses cihazları meraklısı
(müzik seti vb.) audiophile
sinema meraklısı
cineaste
sürat meraklısı
speed merchant
vaaz verme meraklısı
preachy
yarış meraklısı
racing man
yarış meraklısı
racegoer
şehvet meraklısı
lascivious
التركية - التركية

تعريف meraklısı في التركية التركية القاموس.

merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek: "Ona bu merak nereden, nasıl, niçin, ne zaman illet olmuştur diye az kafa yormadım."- H. Taner
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Kuruntu, telâş. İç sıkıntısı. İç darlığı.(... Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir. L.)
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Dalgınlık. Kara sevdâ
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu. Heves. Düşkünlük
Merak
(Osmanlı Dönemi) BESS
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği: "Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır."- R. N. Güntekin
merak
Kaygı, tasa
merak
Düşkünlük, heves
merak
öğrenme isteği
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği
merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
meraklısı
المفضلات