meraklılar

listen to the pronunciation of meraklılar
التركية - الإنجليزية
the fancy
meraklı
curious

My child is curious to know everything. - Çocuğum her şeyi bilmeye meraklı.

What is she so curious about? - O, ne hakkında çok meraklı?

merak
{i} curiosity

Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity. - Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.

His story excited everyone's curiosity. - Onun hikayesi herkesin merakını uyandırdı.

merak
worry

Don't worry. It's OK. - Merak etmeyin. Tamam.

Don't worry. This won't happen again. - Merak etme. Bu bir daha olmayacak.

meraklı
inquisitive

Tom looks inquisitive. - Tom meraklı görünüyor.

My daughter is a communicative and inquisitive girl. - Kızım iletişim kuran ve meraklı bir kızdır.

meraklı
{s} interested

Magdalena is interested in geography. - Magdalena coğrafyaya meraklıdır.

Piotr is interested in soccer. - Piotr futbola meraklıdır.

merak
{i} interest

My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there. - Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.

Piotr is interested in soccer. - Piotr futbola meraklıdır.

meraklı
nosy

Tom told Mary not to be so nosy. - Tom, Mary'ye çok meraklı olmamasını söyledi.

Tom said that Mary was nosy. - Tom Mary'nin meraklı olduğunu söyledi.

merak
{i} concern

Your friends are really concerned about your health. - Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.

merak
wonder

I wonder who that girl is. - O kızın kim olduğunu merak ediyorum.

Tom wonders if it's true. - Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.

merak
{i} whim
meraklı
keen on

He is not very keen on coming tomorrow. - Yarın gelmeye çok meraklı değil.

meraklı
interested in

Piotr is interested in soccer. - Piotr futbola meraklıdır.

Ania is interested in computers. - Ania bilgisayarlara meraklıdır.

meraklı
nosey

Tom says I'm too nosey. - Tom fazla meraklı olduğumu söylüyor.

meraklı
{s} keen

He is not very keen on coming tomorrow. - Yarın gelmeye çok meraklı değil.

merak
{i} fancy

He has a great fancy for travelling. - Onun seyahat için büyük bir merakı var.

meraklı
enthusiastic
merak
great interest
merak
keenness
merak
maggot
merak
fond

I am fond of the cinema. - Ben sinema meraklısıyım.

I am fond of Australian food. - Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.

merak
foible
merak
passion

I have no special talents. I am only passionately curious. - Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.

merak
(Argo) kick
merak
fuss
merak
espial
merak
mania
merak
relish
merak
taste

I wonder what it tastes like. - Tadının nasıl olduğunu merak ediyorum.

She wondered how his lips would taste. - O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.

merak
conceive
meraklı
peevish
meraklı
interesting
meraklı
meticulous
meraklı
fiend
meraklı
gripping
meraklı
(Gıda) connoisseur
meraklı
head
merak
fad

Fadil became interested in Islam. - Fadıl, İslam'a merak sardı.

merak
solicitude
merak
cult

I am curious about Japanese culture. - Japon kültürünü merak ediyorum.

merak
inquietude
meraklı
unquiet
meraklı
awestruck
meraklı
rubberneck
meraklı
hooked
meraklı
whimsical
meraklı
hobbyist

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

meraklı
solicitous
meraklı
dabbler
meraklı
anxious
meraklı
searching
meraklı
nosy parker
meraklı
troubled
merak
wondered about
merak
be wondering
meraklı
sneezy
meraklı
fond

My sister is fond of music. - Kız kardeşim müziğe meraklıdır.

I am fond of the cinema. - Ben sinema meraklısıyım.

meraklı
{s} addicted
merak
sensation
merak
hobby

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

merak
great interest in, great liking for; passion for (something)
merak
disquiet
merak
anxiety, worry
merak
wonderment
merak
disquietude
merak
being particular or fastidious about
merak
care

Don't worry. I'll take care of that. - Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.

I wonder if you have ever really cared for me. - Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.

merak
curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
merak
bug
merak
avocation
merak
anxiety
merak
crotchet
merak
missile
meraklı
snoop; amateur; fancier
meraklı
anxious, inclined to worry
meraklı
very fond of, having a great interest in (something)
meraklı
snoopy
meraklı
prying
meraklı
given to
meraklı
addict
meraklı
splenetic
meraklı
hipped
meraklı
enthusiastic follower
meraklı
curious, inquisitive, nosey, nosy; keen (on), interested (in); interesting, gripping, piquant; meticulous, peevish; anxious, solicitous; fan, buff , Nosey Parker
meraklı
quizzical

She looked quizzically at him. - O meraklı meraklı ona baktı.

meraklı
devotee
meraklı
curious, inquisitive, inquiring
meraklı
hipped on
meraklı
curious person
meraklı
particular, scrupulous, or exacting (about)
meraklı
inquiring
meraklı
inquisitorial
meraklı
buff
meraklı
quidnunc
meraklı
freak; splenetic
meraklı
aficionado
meraklı
juicy
meraklı
{i} freak
meraklı
{i} snoop
meraklı
{i} amateur
meraklı
visionary
meraklı
{i} fancier
meraklı
{i} lover
meraklı
persnickety
meraklı
{i} bug
meraklı
{i} hound
meraklı
crotchet
التركية - التركية

تعريف meraklılar في التركية التركية القاموس.

merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek: "Ona bu merak nereden, nasıl, niçin, ne zaman illet olmuştur diye az kafa yormadım."- H. Taner
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Kuruntu, telâş. İç sıkıntısı. İç darlığı.(... Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir. L.)
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Dalgınlık. Kara sevdâ
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu. Heves. Düşkünlük
Merak
(Osmanlı Dönemi) BESS
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği: "Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır."- R. N. Güntekin
merak
Kaygı, tasa
merak
Düşkünlük, heves
merak
öğrenme isteği
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği
merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
meraklı
Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, mütecessis: "Büyük kapının önünde binlerce meraklı birikmişti."- H. Taner
meraklı
Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan kimse: "Sedef ve gümüş kakmalı bıçaklara, revolverlere meraklıydı."- Y. K. Beyatlı
meraklı
Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya çalışan kimse
meraklı
Titiz
meraklı
Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan kimse
meraklı
Kaygılı
meraklı
Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, mütecessis
meraklı
Titiz: "Rakım Bey yaşlı, ak saçlı, temizlik meraklısı, temizlik mütehassısı bir adamdı."- A. Ş. Hisar
meraklılar
المفضلات