mükâfat

listen to the pronunciation of mükâfat
التركية - الإنجليزية
{i} reward

The reward of a thing well done is to have done it. - İyi kotarılmış bir şeyin mükâfatı onu yapmış olmaktır.

Virtue is its own reward. - Fazilet onun kendi mükafatıdır.

reward

Virtue is its own reward. - Fazilet onun kendi mükafatıdır.

The reward of a thing well done is to have done it. - İyi kotarılmış bir şeyin mükâfatı onu yapmış olmaktır.

prize
award

Eleven students received the award. - On bir öğrenci mükafat aldı.

guerdon
meed
reward, compensation ödül
compensation
premium
(Kanun) bonus
carrot
remuneration
gratification
price
plume
accolade
mükâfat vermek
to give (someone) a prize or reward
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Berâberlik
(Osmanlı Dönemi) (Kifâyet. den) Bir hizmet veya muvaffakiyete ve iyiliğe karşı verilen karşılık
(Osmanlı Dönemi) Takdirnâme
Ödül
Değerlendirici, sevindirici davranış
(Osmanlı Dönemi) bir hizmet, iyilik veya başarıya karşılık verilen ödül
(Osmanlı Dönemi) MÜYADAT
(Osmanlı Dönemi) MÜZD
mükâfat
المفضلات