I can't be involved in this.
- Ben buna karışmış olamam.
I think Tom might be involved in what happened.
- Tom'un olanlara karışmış olabileceğini düşünüyorum.
Tom appears confused.
- Tom kafası karışmış görünüyor.
The confused travelers realized they were headed toward the wrong town.
- Kafaları karışmış gezginler yanlış şehre doğru yöneldiklerini fark ettiler.
Tom seems to be puzzled by something.
- Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.
Tom looks slightly puzzled.
- Tom hafifçe kafası karışmış görünüyor.
Tom seems to be puzzled by something.
- Tom bir şey tarafından kafası karışmış gibi görünüyor.
Tom told me that he's puzzled.
- Tom bana kafası karışmış olduğunu söyledi.
Tom seemed perplexed.
- Tom kafası karışmış görünüyordu.
Tom looked perplexed.
- Tom kafası karışmış görünüyordu.
Tom appeared confused.
- Tom kafası karışmış görünüyor.
I think Tom is confused.
- Sanırım Tom'un kafası karışmış.
Tom seemed a little disoriented.
- Tom biraz aklı karışmış gibi görünüyordu.
The last thing I want to do is butt in.
- Yapmak istediğim son şey karışmaktır.
Bob told Jane not to interfere in his personal affairs.
- Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.
Don't interfere in private concerns.
- Özel işlere karışmayın.
They did not wish to become embroiled in the dispute.
- Onlar münakaşaya karışmak istemediler.
Don't meddle in other people's affairs.
- Diğer insanların işine karışmayın.
Don't meddle in his affairs.
- Onun işlerine karışmayın.
I don't have any intention of meddling into your affairs.
- Benim senin işlerine karışmak gibi bir niyetim yok.
I have no intention of meddling in your affairs.
- İşlerine karışmaya niyetim yok.
I often confuse Spanish vowels.
- İspanyolcadaki sesli harfleri sık sık karıştırıyorum.