iyi iyi

listen to the pronunciation of iyi iyi
التركية - الإنجليزية
well-well
daha iyi
better

This is a good book, but that is better. - Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.

A laptop is better than a desktop. - Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.

en iyi
best

In my opinion, German is the best language in the world. - Bana göre Almanca dünyadaki en iyi dildir.

Administrator and moderators are working for the best language tool, Tatoeba Project. - Yönetici ve moderatörler en iyi dil aracı Tatoeba Project için çalışıyorlar.

iyi
decent

Tom got a decent grade on the test he took last week. - Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.

Tom can't seem to find a decent job. - Tom iyi bir iş bulamıyor gibi görünüyor.

iyi
well

That tie suits you very well. - Bu kravat sana çok iyi uyuyor.

My mom doesn't speak English very well. - Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.

iyi
good

Good evening, how are you? - İyi akşamlar, nasılsın?

He is no good as a doctor. - Doktor olarak iyi değil.

iyi
fine

Are you OK? I'm fine! - “İyi misin?” “Ben iyiyim!”

Guinness is the finest of beers. - Guinness biraların en iyisidir.

iyi akşamlar
good evening

Good evening. I'd like a glass of milk. - İyi akşamlar. Ben bir bardak süt istiyorum.

Good evening, how are you? - İyi akşamlar, nasılsın?

iyi
all right

As long as we love each other, we'll be all right. - Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.

Mr. Ford is all right now. - Bay Ford şimdi iyidir.

iyi niyet
goodwill

Emma Watson is a UN Women Goodwill Ambassador. - Emma Watson, BM Kadın İyi Niyet Elçisidir.

Our future depends on the goodwill of a small elite. - Geleceğimiz küçük bir elitin iyi niyetine bağlıdır.

iyi
comfortable

It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild. - Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.

Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable. - Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.

iyi
OK
iyi korunan yer
bastion
kendine iyi bak
take care of yourself
iyi
decently
biriyle iyi geçinmek
get on with
daha iyi
preferable

It would be preferable for you to surrender. - Teslim olmanız daha iyi olurdu.

Peace is preferable to war. - Barış savaştan daha iyidir.

daha iyi çalmak
outperform
en iyi
all the best

We wish them all the best. - Onlara en iyisini diliyoruz.

I wish you all the best. - Hepinize en iyisini diliyorum.

iyi
great

The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers. - Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.

Bob and I are great friends. - Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.

iyi
alright

Is everything alright here? - Burada her şey iyi mi?

I need someone to hold me and tell me everything will be alright. - Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.

iyi bir yere saklamak
stash
iyi dilekler
regards

My parents send you their best regards. - Ebeveynlerim size en iyi dileklerini gönderdi.

Best regards to your father. - Babana en iyi dileklerimle.

iyi dilekler
blessings
iyi dileklerimle
best wishes
iyi geceler
have a good night
iyi geceler!
night-night
iyi gelmek
benefit
iyi gelmek
a) to do good, to benefit b) to fit, to suit
iyi gitmek
doing well
iyi günler
goodday
iyi huylu
good natured

Tom is generous and good natured. - Tom cömert ve iyi huyludur.

iyi huylu
genial
iyi tatiller!
have a good holiday!, have a good vacation
iyi vakit geçirmek
have a good time
İyi geceler!
Good night!
iyi pişmiş
well done

I like my meat well done. - Etimi iyi pişmiş severim.

I'd like my steak well done. - Bifteğimi iyi pişmiş istiyorum.

iyi pişmiş
short
ancak ara sıra iyi olan
spotty
ancak yer yer iyi olan
spotty
birbiriyle iyi gitmemek
clash
biriyle iyi geçinmek
get along with
daha iyi
(Konuşma Dili) stand head and shoulders above
daha iyi
better still
daha iyi
(deyim) a cut above
dilemek (iyi bir şey)
wish
en iyi
superlative
en iyi
(deyim) a1
en iyi
top-hole
en iyi
(Konuşma Dili) in the front rank
en iyi
star

When we started out in 2009, I was convinced that our store would become one of the best in the city. - 2009'da işe başladığımızda, mağazanın şehirdeki en iyilerden biri olacağına ikna edildim.

It was difficult for me to become a starting player. - Bir takımın en iyi oyuncusu olmam zordu.

en iyi
(deyim) a-1
en iyi
prime
en iyi
top-drawer
en iyi durum
(Bilgisayar) optimize
en iyi duruma getirme
(Bilgisayar) optimization
en iyi gayret aracılığı
(Ticaret) best effort underwriting
en iyi girişim
(Bilgisayar) best effort
en iyi giysiler
glad rags
en iyi hale getirmek için
(Bilgisayar) optimization
en iyi ihtimalle
at best
en iyi ihtimalle
most probably
en iyi ihtimalle
most likely
en iyi kalite
top quality
en iyi kalite
(Konuşma Dili) blue chip
en iyi kalite
(Ticaret) superior quality
en iyi kalite
top-notch
en iyi kestirici
best estimator
en iyi kitaplar
best books
en iyi olmak
be the best
en iyi süreler
(Bilgisayar) best times
en iyi tahmin
(Ticaret) best estimate
en iyi tahmin
best guess
en iyi takım
(Spor) varsity
en iyi uygulamalar
(Politika, Siyaset) best practices
en iyi zaman
(Spor) the best time
en iyi örnek
paragon
en iyi şekilde kullanan
optimize
en iyi şekilde kullanan
optimise
en iyi şekilde kullanma
(Bilgisayar) optimize
en iyi şekilde kullanılan
optimised
en iyi şekilde kullanılan
optimized
en iyi şekilde yararlanmak
make the most of
hedefi iyi vuramayan kimse
a poor shot
herkes kadar iyi
(deyim) with the best of them
iyi
sympathetic

A good doctor is sympathetic to his patients. - İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.

iyi
beneficent
iyi
straight

His eyes searched my face to see if I was talking straight. - Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.

iyi
(Konuşma Dili) bully for you
iyi
to the good
iyi
(Argo) keen
iyi
better

I'm feeling a lot better. - Çok daha iyi hissediyorum.

This is a good book, but that is better. - Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.

iyi
cool

I always thought Tom was so cool. - Ben hep Tom'un çok iyi olduğunu düşündüm.

Your dad is really cool. Not really. - Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.

iyi
kindly
iyi
suitable

One can hardly find a more suitable climate. - Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.

iyi
(Konuşma Dili) up to the mark
iyi
nicely

Tom didn't treat Mary very nicely. - Tom Mary'ye çok iyi davranmadı

Tom doesn't treat Mary very nicely. - Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.

iyi
passable
iyi
prolificness
iyi
(Konuşma Dili) copacetic
iyi
up to snuff

This translation is not quite up to snuff. - Bu çeviri oldukça iyi değil.

iyi
benevolent
iyi
well-

Hoover was well-known to Americans. - Hoover, Amerikalılar için iyi tanınmış biriydi.

The man is well-known all over the village. - Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.

iyi akşamlar
good afternoon
iyi değil
not good

It's not good to read in a dark room. - Karanlık bir odada okumak iyi değildir.

Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy. - Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.

iyi dilek
greeting
iyi dileklerimle
sincerely
iyi dileklerimle
with my best wishes
iyi dileklerimle
warm wishes
iyi edici
remedial
iyi el
good deal
iyi etmek
cure
iyi etmek
nick
iyi etmek
steal
iyi etmek
remedy
iyi etmek
do well
iyi etmek
pinch
iyi geceler!
good night
iyi geceler!
goodnight
iyi gelmek
fit
iyi gitmek
going well
iyi gitmek
get on
iyi giyimli
natty
iyi giyimli
dressy
iyi hal
good behavior
iyi hissetmek
feel good

I want to feel good about myself. - Kendim hakkında iyi hissetmek istiyorum.

iyi huylu
lamblike
iyi huylu
gentil
iyi huylu
good-tempered
iyi huylu
sweet-natured
iyi huylu
well-tempered
iyi huylu
good-natured

My mother is carefree, cheerful and good-natured. - Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.

You're very good-natured. - Sen çok iyi huylusun.

iyi huylu
well-mannered

She is a well-mannered girl. - O iyi huylu bir kızdır.

The ideal woman for me would be well-mannered, intelligent and a polyglot. - Benim için ideal kadın, iyi huylu, akıllı ve birçok dilli olacaktır.

iyi
good job

Why should men get all the good jobs? - Neden erkekler tüm iyi işleri almalı.

Tom really did a good job today. - Tom bugün gerçekten iyi iş çıkardı.

iyi ki
it's just as well that
iyi kişi
(deyim) good egg
iyi kötü
more or less
iyi kötü
somehow
iyi kötü
in someway or other
iyi niyet
good offices
iyi niyet
(Kanun) willingness
iyi niyet
(Ticaret) (Ticaret) bona fide (Latince)
iyi niyet
sympathy

Let's send Tom a sympathy card. - Tom'a bir iyi niyet kartı gönderelim.

iyi niyet mektubu
(Politika, Siyaset) letter of good faith
iyi niyet sözleşmesi
(Politika, Siyaset) memorandum of understanding
iyi niyetli
pure-minded
iyi niyetli
(Ticaret) bona fide
iyi niyetli
favorable
iyi niyetli
well-meaning
iyi niyetli
rightminded
iyi niyetli
(deyim) in good faith
iyi niyetli
spleenless
iyi niyetli
gracious
iyi niyetli
well-meant
iyi niyetli
well-disposed
iyi niyetli
easy-going
iyi niyetli
do gooder
iyi niyetli
friendly
iyi niyetli
favourable
iyi niyetli
kindly
iyi niyetli hamil
(Ticaret) bona fide holder
iyi oluş
well-being
iyi oyun
(Bilgisayar) good game
iyi sonuç
good result
iyi ya
better still
iyi çözüm
good solution
kendine iyi bak!
take care!
pek iyi
all right
pek iyi değil
(Konuşma Dili) after a fashion
pek iyi değil
so so
rahat ve iyi konuşan
glib
daha iyi yapmak
outperform
iyi
in good health, well. İ
En iyi reklam kulaktan kulağa olandır
(Atasözü) The best advertising is mouth to mouth
Son gülen iyi güler
(Atasözü) He who laughs last laughs best
Sonu iyi biten herşey iyidir
(Atasözü) All is well that ends well
birkaç iyi adam
a few good men
daha iyi oynamak
outperform
en iyi dilekler
best wishes
iyi başlamak bitirmenin yarısıdır
(Atasözü) A good beginning is half the battle
iyi dileklerimle
best wishessincerely
iyi diyelim iyi olsun
(deyim) Fair to middling! Comme Ci, Comme Ca!
iyi dost kara günde belli olur
(Atasözü) A friend in need is a friend indeed
iyi günler
Have a nice day, Have a good one
iyi ki
Thank God
iyi ki doğdun
happy birthday

Happy birthday, Muiriel! - İyi ki doğdun, Muiriel!

iyi mi
good
iyi seviye
good level
الإنجليزية - التركية

تعريف iyi iyi في الإنجليزية التركية القاموس.

iyi gün dostu
Fair-weather friend
iyi iyi
المفضلات