تعريف inclined في الإنجليزية التركية القاموس.
- eğimli
O tembel olmaya eğimlidir.
- He is inclined to be lazy.
- meyilli
Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
Biz bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.
- We are inclined to forget this fact.
- {s} eğik
- {s} eğilimli
O, kızmaya eğilimlidir.
- He is inclined to get mad.
Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
- Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
- {s} istekli
- yatmış
- yatkın
Tom tembel olmaya yatkın.
- Tom is inclined to be lazy.
- {f} eğ
Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.
- The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.
O, kızmaya eğilimlidir.
- He is inclined to get mad.
- eğri
- eğimli, meğilli
- {s} eli yatkın
- {f} eğ: adj.eğri
- {s} yetenekli
- {f} eğ: adj.eğimli
- meylet/eğil/eğ
- meyil
Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
Biz bu gerçeği unutmaya meyilliyiz.
- We are inclined to forget this fact.
- yamuk
- mail
- meyletmek
- incline
- {f} eğilmek
- incline
- {f} meyletmek
- incline
- bayır
- inclined to
- -e karşı istekli
- inclined surface
- eğimli yüzey
- inclined tube manometer
- (Bilgisayar,Teknik) eğik borulu basıölçer
- inclined line
- eğik doğru
- inclined plane
- eğik düzlem
- inclined roof
- eğimli çatı
- inclined shaft
- eğik kuyu
- inclined to
- e karşı istekli
- inclined tube boiler
- eğik borulu kazan
- inclined press
- (Mühendislik) eğik pres
- inclined terrain
- eğimli arazi
- inclined towards the arts; arty
- sanat doğru eğik; arty
- inclined angle of arch
- kemer merkez açısı
- inclined angle of crest
- kret merkez açısı
- inclined baffle fish ladder
- eğik engelli balık geçidi
- inclined barrel arch
- eğik beşik kemer
- inclined crested weir
- eğik eşikli savak
- inclined cut
- (İnşaat) açılı kesim
- inclined drilling
- eğimli sondaj
- inclined drop
- eğik düzlem
- inclined drop
- eğik şüt
- inclined drop structure
- eğik düzlem şüt yapısı
- inclined drop structure
- eğik şüt yapısı
- inclined extinction
- eğik sönme
- inclined fall
- eğik şüt
- inclined fall
- eğik düzlem şüt
- inclined fall structure
- eğik şüt yapısı
- inclined fall structure
- eğik düzlem şüt yapısı
- inclined floor
- eğik döşeme
- inclined fold
- eğik kıvrım
- inclined gauge
- meyilli eşel
- inclined grate
- eğik ızgara
- inclined lift
- eğimli asansör
- inclined plane
- eğik düzlem,eğri yüzey
- inclined plane test
- eğik düzlem deneyi
- inclined road
- eğimli yol
- inclined rock surface
- eğik kaya sathı
- inclined roller
- eğik çevriler
- inclined screen
- eğik elek
- inclined screen
- eğimli elek
- inclined seam
- eğimli (kömür) damarı
- inclined shaft
- eğimli kuyu
- inclined shaft
- eğimli şaft
- inclined shear plane
- eğik makaslama düzlemi
- inclined sight
- meyilli rasat
- inclined slat
- eğik panjur çıtası
- inclined stem
- (Botanik, Bitkibilim) eğik sap
- inclined strata
- eğik katman
- inclined strata
- eğik tabaka
- inclined throat
- eğik boğaz
- inclined tube manometer
- egik borulu basiolcer
- inclined tunnel spillway
- eğik tünel dolusavak
- inclined urn
- (Botanik, Bitkibilim) eğik kesesi
- incline
- {i} eğim
O tembel olmaya eğimlidir.
- He is inclined to be lazy.
- be inclined to
- -e meyli olmak
- incline
- {f} -e yöneltmek, -e sebep olmak: It inclined him to support us. Onu bizi desteklemeye yöneltti
- incline
- yatmak
- incline
- {f} yönlendirmek
- incline
- {i} eğimli yüzey
- incline
- {f} eğilimi olmak
- incline
- yöneltmek
- incline
- eğinmek
- incline
- yönelmek
- incline
- sebep olmak
- to be inclined
- meyletmek
- incline
- eğ
Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
- Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
Tahrikçi önemsiz konuları abartma eğilimindedir.
- The agitator is inclined to exaggerate trivial matters.
- incline
- fikrini vermek
- incline
- (neyese) eğilimi olmak
- be inclined
- meyletmek
- be inclined
- meyilli olmak
- given to rude play; inclined to romp
- kaba oynamak için verilen eğilimli haşarılık
- incline
- eğri yüzey
- to be inclined to
- meyilli olmak
- eccentric and inclined load
- (Çevre) eğimli değişken yük
- get inclined to
- yatkınlaştırmak
- incline
- {f} eğmek
- incline
- eğ,v.eğ: n.eğri yüzey
- incline
- {f} to eğiliminde olmak: His thought
- incline
- meylet/eğil/eğ
- incline
- {i} yokuş
- incline
- {f} sürüklemek
- incline
- {f} yatkın olmak
- incline
- {f} eğim yapmak
- incline
- {f} baş eğerek selâmlamak
- incline
- {f} çalmak
- incline
- {f} neden olmak
- incline
- {i} meyil
Durgun olan çocuk bir hayal dünyasında yaşamaya daha meyillidir.
- The inactive child is far more inclined to live in a world of fantasy.
Onlara katılmaya meyilliyim.
- I'm inclined to agree with them.
- incline
- {f} yatırmak