Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
Her sabah yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk every morning.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.