in the habit of

listen to the pronunciation of in the habit of
الإنجليزية - التركية
alışkanlık olarak
used to
alışkın olmak
used to
öğür
used to
-ardı
used to
alışık olmak
be in the habit of
alışkanlığında olmak
used to
yapardı

Her sabah yürüyüş yapardım. - I used to take a walk every morning.

O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı. - He used to bully his friends.

used to
kullan

Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi. - My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.

O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş. - That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.

used to
ederdi

O, bana Tom olarak hitap ederdi. - She used to address me as Tom.

Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi. - Mary used to dream about marrying Tom.

used to
geçmiş zamanda yapılan
used to
alışık

Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır. - Mr Kaifu is used to making speeches in public.

Bu ısıya alışık değilim. - I'm not used to this heat.

used to
alışkın

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to getting up early.

Yalnız yaşamaya alışkın. - She is used to living alone.

الإنجليزية - الإنجليزية
used to
in the habit of

    الواصلة

    in the hab·it of

    التركية النطق

    în dhi häbıt ıv

    النطق

    /ən ᴛʜē ˈhabət əv/ /ɪn ðiː ˈhæbət əv/
المفضلات