i̇nan

listen to the pronunciation of i̇nan
التركية - الإنجليزية

تعريف i̇nan في التركية الإنجليزية القاموس.

inan
belief; faith, trust, reliance
inan
faith, belief
inan
belief, something believed. (...)
inan
belief

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

My belief is that you are right. - Senin haklı olduğun inancındayım.

inan
trust

I can't bring myself to trust his story. - Ben onun hikayesine inanamıyorum.

He doesn't altogether trust me. - O bana tamamen inanmaz.

inan
faith

In other words, he is a man of faith. - Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.

Faith makes all things possible.... love makes all things easy. - İnanç her şeyi mümkün kılar....aşk her şeyi kolaylaştırır.

inan
swear by
inan
reliance
inan
{f} believing

He has good grounds for believing that. - Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.

A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution. - Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.

inan
come to believe
inan
{f} believed

She believed him when he said he loved her. - O, onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.

It is believed that whales have their own language. - Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır.

inan
believe in

It is stupid of you to believe in him. - Ona inanman aptallıktır.

We believe in Buddhism. - Budizm'de inanıyoruz.

inan
{f} credit

Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards. - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.

inan
{f} crediting
inan
believe

How much do you believe him? - Ona ne kadar inanıyorsun?

In my childhood, I believed in Santa Claus. - Çocukluğumda Noel Baba'ya inandım.

inan
accredited
inan
credited
inan
accredit
boş inan
superstition
inan
tenet
inan olmaz. You can't have any faith
in (someone, something): Mücteba'nın laflarına inan olmaz. You can't have any faith in what Mücteba says
inan olsun
Believe me, ...: İnan olsun, oradaydı. Believe me, he was there
ister inan ister inanma
believe it or not
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف i̇nan في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

inanity
Something that is inane

Working in any bureaucracy means being bedeviled by inanities daily.

inanity
total lack of meaning or ideas
inanity
The property of being inane, of lacking material of interest or satisfaction, emptiness
inanity
{i} foolishness, silliness; hollowness, vanity; emptiness; something foolish or inane
inanity
Inanition; void space; vacuity; emptiness
inanity
An inane, useless thing or pursuit; a vanity; a silly object; chiefly in pl
inanity
as, the inanities of the world
inanity
Want of seriousness; aimlessness; frivolity
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Dizgin
(Osmanlı Dönemi) İdare etme, yürütme
inan
İnanmak işi
inan
Bir kimseye, bir şeye bütün varlığıyla inanma
inan
inanma, güvenme
inan
Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat
ergin inan
Bizans ikonlarından ve Türk Halk sanatındaki el yazmalarından etkilenen, özgü baskı ve resimleri ile tanınan sanatçımız
ergin inan
Türk halk sanatından ve Bizans ikonlarından esinlendiği özgün baskı ve resimleriyle tanınmış,1943 doğumlu sanatçımız
jale inan
Side ve Perge'de 40 yılı aşkın bir süredir kazılar yaparak bu iki kentin ortaya çıkarılmasına önemli katkılarda bulunmuş ünlü kadın arkeoloğumuz
mustafa inan
Oğuz Atay'ın Bir Bilim Adamının Romanı'nda yaşamını anlattığı ünlü mühendis ve makanik bilgini
الإنجليزية - التركية

تعريف i̇nan في الإنجليزية التركية القاموس.

inanity
ahmaklık
inanity
anlamsız söz
inanity
saçmalık
inanity
anlamsızlık
inanity
boşluk
inanity
anlamse söz
inanity
{i} boş lâf
i̇nan
المفضلات