have (clothes) on

listen to the pronunciation of have (clothes) on
الإنجليزية - التركية

تعريف have (clothes) on في الإنجليزية التركية القاموس.

wear
{i} dayanma
have on
giyinmek
have on
giymek
wear
(Askeri) bocalamak
wear
(Askeri) boca alabanda edip dönmek
have on
işletmek
have on
giy

Giydiğin güzel bir elbisedir. - That's a pretty dress you have on.

Neden sadece bir eldiven giyiyorsun? - Why do you have only one glove on?

have on
kafaya almak
have on
üzerinde olmak
wear
yıpranma

Garanti normal aşınma ve yıpranmayı içermemektedir. - The warranty doesn't cover normal wear and tear.

wear
giyme

Bir palto giymelisin. - You should wear a coat.

Bugün üniforma giymenin akıllıca olduğunu düşünüyor musunuz? - Do you think it's wise to wear your uniform today?

wear
elbise

O kırmızı kravat takım elbisene uymuyor-Niçin yeşil olanını takmıyorsun? - That red tie doesn't go with your suit. Why don't you wear the green one?

O biçimsiz bir elbise giyiyordu. - She was wearing an ugly dress.

wear
giyinme

Doktor Tom'a üç hafta boyunca ortopedik alçı giyinmek zorunda olduğunu söyledi. - The doctor told Tom that he had to wear a cast for three weeks.

Spor giyinmeyi seviyorum. - I love to wear sport clothes.

wear
giyim eşyası
wear
{f} giymek

O bana giymek için hangi elbiselerin iyi olacağını söyledi. - She told me which clothes would be good to wear.

Tom paltosunu çıkardı çünkü onu giymek için çok sıcaktı. - Tom took off his coat because it was getting too hot to wear it.

have on
(deyim) bir isi olmak. have (got) sth. on someone [kd] elinde suclayici delil bulunmak
have on
(Fiili Deyim ) giymek , üzerinde ... olmak
have on
(deyim) have someone on aldatmak,takilmak. have (got) sth. on
have on
aldatma
have on
şaka etmek
have on
hile
wear
(fiil) giymek, takmak, taşımak, dayanmak, takınmak, aşındırmak, yıpratmak, soldurmak, solmak, yıpranmamak, boca etmek, volta vurmak
wear
(Tekstil) giymek, takmak, aşındırmak
wear
(isim) giyinme, kullanma, elbise, giysi, eskime, yıpranma, aşınma, dayanma, dayanıklılık
wear
çok kullanıldığı belli
wear
{i} eskime
wear
the worse for wear eskimiş
wear
aşın,v.giy: n.giysi
wear
{f} taşımak

Tom'un cüzdanı taşımak için biraz daha kötüydü. Mary yeni bir tane alması gerektiğini söyledi. - Tom's wallet was a bit the worse for wear, and Mary said he should get a new one.

الإنجليزية - الإنجليزية
wear
have on
wear, cover oneself with
have on
be dressed in; "She was wearing yellow that day"
have (clothes) on
المفضلات