aldatma

listen to the pronunciation of aldatma
التركية - الإنجليزية
cheat

I've never cheated anybody. - Birini hiç aldatmadım.

Tom has never cheated on his wife. - Tom karısını hiç aldatmadı.

deception

The art of pleasing is the art of deception. - Hoşa gitme sanatı, aldatma sanatıdır.

chicanery
deceiving

I can't believe Tom tried deceiving me. - Tom'un beni aldatmayı denediğine inanamıyorum.

I hope they aren't deceiving me. - Ben onların beni aldatmadığını umarım.

(Politika, Siyaset) adulteration
eye-wash
double
befooling
humbug
fraud

Tom realized the food pyramid was a fraud. - Tom besin piramidinin aldatmaca olduğunu fark etti.

beguiling
eye wash
(Askeri) deceive

Let's not deceive ourselves. - Kendimizi aldatmayalım.

Tom tried to deceive Mary. - Tom Mary'yi aldatmaya çalıştı.

skulduggery
dolo
delusion
have-on
double cross
deception, deceiving
mystification
deception, delusion
illusion
dupery
deceit
inveiglement
infidelity
spoof
(Hukuk) adulteration, mistake produced by fraud
shave
imposition
{i} deluding
cozenage
beguilement
{i} paltering
have on
{i} eyewash
fallacy
sell
aldatmak
deceive

It was never our intention to deceive you. - Bizim niyetimiz seni aldatmak değildi.

I assure you I didn't intend to deceive you. - Sizi temin ederim ki sizi aldatmak niyetinde değildim.

aldatmak
cheat

Tom accused Mary of cheating. - Tom Mary'yi aldatmakla suçladı.

The gambler used loaded dice to cheat. - Kumarbaz aldatmak için hileli zar kullandı.

aldatma araçları
(Askeri) deception means
aldatma kastı
(Kanun) bad faith
aldatmak
delude
aldatmak
to mislead; to cheat, to deceive, to fool, to swindle, to defraud, to delude, to trick, to hoodwink, to beguile (sb into doing), to fox, to dupe, to take sb in; to be unfaithful, to cuckold, to cheat on sb
aldatmak
betray
aldatmak
cheat on
aldatmak
two-time
aldatmak
bamboozle
aldatmak
(Ticaret) do
aldatmak
touch
aldatmak
mislead
aldatmak
doublecross
aldatmak
come the raw prawn
aldatmak
impose upon
aldatmak
(Konuşma Dili) take someone for a ride
aldatmak
sell somebody a packet
aldatmak
deek
aldatmak
play smb false
aldatmak
cullying
aldatmak
fleece
aldatmak
double-cross
aldatmak
trim
aldatmak
play somebody false
aldatmak
unfaithful
aldatmak
dodge
aldatmak
eluding
aldatmak
jockey
aldatmak
con
aldatmak
impose
aldatmak
gouge
aldatmak
bucket
aldatmak
be unfaithful
aldatmak
double
aldatmak
shortchanging
aldatmak
play fast and loose with
aldatmak
come to the raw prawn
aldatmak
have someone on
aldatmak
engle
aldatmak
sell somebody a pup
aldatmak
befool
aldatmak
illude
aldatmak
short-change
elektronik aldatma
(Askeri,Teknik) electronic deception
hileli aldatma
(Askeri) manipulative deception
kendini aldatma
self-deception
aldat
deceive

I came to the conclusion that I had been deceived. - Ben aldatılmış olduğum sonucuna vardım.

Thousands of people were deceived by the advertisement. - Binlerce insan, reklam yüzünden aldatıldı.

aldat
{f} beguiled
aldat
palter
aldat
{f} hoax

Unfortunately, it's a hoax. - Ne yazık ki bu bir aldatmaca.

It was definitely a hoax. - Bu kesinlikle bir aldatmacaydı.

aldat
cheat on

Are you telling me that it's completely normal to cheat on my wife? - Bana karımı aldatmanın tamamen normal olduğunu mu söylüyorsun?

If you cheat on me again, I definitely won't forgive you. - Beni bir daha aldatırsan seni kesinlikle affetmeyeceğim.

aldat
finagle
aldat
inveigle
aldat
befool
aldat
{f} deluding

Oh! I'm not deluding myself! - Hay! Kendimi aldatmıyorum.

aldat
{f} spoof
aldat
{f} befooling
aldat
{f} cheat

The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them. - Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.

Tom began to suspect that Mary was cheating on him. - Tom Mary'nin onu aldattığından şüphelenmeye başladı.

aldat
{f} dupe
aldat
{f} paltering
aldat
delude
aldat
{f} trick

I shouldn't have tricked them. - Onları aldatmamalıydım.

He realized that the visitors had tricked him. - Ziyaretçilerin, kendisini aldattığının farkına vardı.

aldat
{f} beguiling
aldat
{f} cheating

Tom won't ever be able to forgive Mary for cheating on him. - Tom onu aldattığı için asla Mary'yi affedemeyecek.

The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them. - Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.

aldat
defraud
aldatmak
bilk
aldatmak
fob off
aldatmak
fool
aldatmak
pull the wool over sb's eyes
aldatmak
hocus
aldatmak
fox
aldatmak
do sb out of sth
aldatmak
diddle
aldatmak
take sb for a ride
aldatmak
take in
aldatmak
throw dust in one's eyes
aldatmak
kid
aldatmak
dupe
aldatmak
defraud
aldatmak
cozen
[die] aldatma, hilebazlık, dubara
[Die] deception, jugglery, dubara
aldatmak
double cross
aldatmak
mock
hile ile aldatma
with cheating cheating
sevgide aldatma
cheating on love
aldat
hoodwink

How could I hoodwink him? - Onu nasıl aldatabilirim?

aldat
humbug
aldatmak
play smb. false
aldatmak
gammon
aldatmak
palter
aldatmak
gyp
aldatmak
hornswoggle
aldatmak
to satisfy (a need) falsely
aldatmak
gull
aldatmak
be unfaithful; deceive
aldatmak
put it over on
aldatmak
to mislead (someone) by appearance
aldatmak
sell
aldatmak
cuckold
aldatmak
to cheat, deceive, dupe
aldatmak
have

I have always been honest with you. Why do you want to deceive me? - Ben her zaman sana karşı dürüst oldum. Neden beni aldatmak istiyorsun?

aldatmak
to break a promise given to (another)
aldatmak
fake
aldatmak
to be unfaithful (to)
aldatmak
humbug
aldatmak
finagle
aldatmak
do down
aldatmak
hoodwink
aldatmak
feint
aldatmak
stuff smb
aldatmak
chouse
aldatmak
{f} string
aldatmak
hype
aldatmak
{f} juggle
aldatmak
chicane
aldatmak
sell smb. a packet
aldatmak
sell smb. a pup
aldatmak
jape
aldatmak
{f} spoof
aldatmak
take for a ride
aldatmak
two time
aldatmak
{f} victimize
askeri aldatma
(Askeri) military deception
bahanelerle aldatma
stall
elektronik aldatma
(Askeri) manipulative electronic deception
eşini aldatma
adultery
kamuflaj, gizleme ve aldatma
(Askeri) camouflage, concealment, and deception
taktik aldatma
(Askeri) tactical deception
taktik aldatma ve raporlama
(Askeri) tactical detection and reporting
التركية - التركية
Beklenmedik bir davranışla yanıltma
Aldatmak işi
aldatmak
Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek
Aldatmak
(Osmanlı Dönemi) SİHR
Aldatmak
atlatmak
Aldatmak
(Osmanlı Dönemi) HATEL
Aldatmak
(Osmanlı Dönemi) DE'L
Aldatmak
kandırmak
Aldatmak
(Osmanlı Dönemi) TAHDİ'
Aldatmak
(Hukuk) TAĞRİR
Aldatmak
(Osmanlı Dönemi) İFTİTAN
Aldatmak
hile yapmak
Aldatmak
(Osmanlı Dönemi) IHTİLAB
aldatmak
Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek: "Dekor, tarihî esvap gözleri aldatıyor."- Y. K. Beyatlı
aldatmak
Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek
aldatmak
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak
aldatmak
Birine verilen sözü tutmamak, yalan söylemek
aldatmak
Karı veya kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek
aldatmak
Oyalamak, avutmak
aldatmak
Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak: "Üç defadır bu yezit beni aldatıyor."- B. Felek
aldatmak
Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek
aldatmak
Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden, gereği gibi uyanık olmayışından yararlanarak onun zararına kazanç sağlamak
aldatmak
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak: "Genç kızı aldatmak için dil dökmeye başlamıştır."- P. Safa
aldatmak
ihanet etmek
aldatma
المفضلات