I want to remind you that you have a 2:30 appointment.
- 2.30'da randevun olduğunu sana hatırlatmak istiyorum.
I just wanted to remind you to call Tom.
- Sadece Tom'u aramanı hatırlatmak istedim.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
Tom remembered the rabbits he used to raise.
- Tom yetiştirdiği tavşanları hatırladı.
Tom couldn't recall the details.
- Tom detayları hatırlayamadı.
I recalled a newspaper story about those twins.
- Şu ikizler hakkındaki gazete makalesini hatırlattım.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
Tom had trouble remembering what Mary looked like.
- Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
She may not remember me, but I do remember her.
- O beni hatırlamayabilir ama ben onu hatırlarım.
It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village.
- Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.
Tom has no recollection of how he got his black eye.
- Tom, gözünü kimin morarttığını hatırlamıyor.
Thanks for the reminder.
- Hatırlatma için teşekkürler.
A reminder from the library has arrived.
- Kütüphaneden bir hatırlatma notu geldi.