geglaubt

listen to the pronunciation of geglaubt
الإنجليزية - التركية

تعريف geglaubt في الإنجليزية التركية القاموس.

thought
{i} düşünme: He was lost in thought. Düşünceye dalıp gitmişti
thought
{i} niyet
thought
f., bak. think
thought
{i} ilgi

Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm. - I thought his opinion was relevant.

Tom bana intiharla ilgili düşüncelere sahip olduğunu asla söylemedi. - Tom never told me he was having suicidal thoughts.

believed
inanılan
thought
tefekkür
thought
düşünceli

O çok düşünceli ve sabırlı. - She is very thoughtful and patient.

Yüzünde düşünceli bir görünüm vardı. - She had a thoughtful look on her face.

thought
dalgın
believed
{f} inan

Çocukluğumda Noel Baba'ya inandım. - In my childhood, I believed in Santa Claus.

Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır. - It is believed that whales have their own language.

thought
kanı

Bir şarkıcı olduğunu düşündüğüm kız farklı bir kişi olduğunu kanıtladı. - The girl who I thought was a singer proved to be a different person.

Ben onun babası olduğunu düşündüğüm adam tam bir yabancı olduğunu kanıtladı. - The man who I thought was his father proved to be a perfect stranger.

thought
görüş

Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım. - I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.

Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm. - I thought we came here to discuss a new deal.

thought
düşünme

Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor. - The mere thought of a snake makes me shiver.

Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim. - I never thought I would find a woman like you.

thought
düşünülmek

Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir. - Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.

Europa ve Enceladus'un, yüzeylerinin altında sıvı sudan oluşan bir okyanusa sahip oldukları düşünülmektedir. - Europa and Enceladus are thought to have an ocean of liquid water beneath their surface.

thought
düşünce

Düşüncelerini kağıda döktü. - She put down her thoughts on paper.

Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi. - Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.

thought
(isim) düşünce, fikir, sanı, görüş, kanı, niyet, düşünme, özen, ilgi, felsefe, az şey
thought
tartmak
thought
{i} sanı

Los Angelos'ta büyüdüğünü sanıyordum. - I thought you were raised in L.A.

Sanırım arabanın içinde kalmanı söylemiştim. - I thought I told you to stay in the car.

thought
a happy thought mutluluk veren düşünce
thought
{i} felsefe: French thought Fransız felsefesi
thought
tasavvur