geçiştirmek

listen to the pronunciation of geçiştirmek
التركية - الإنجليزية
to avoid, to weather; to evade, to parry
to escape (something) with little harm; to get rid of (something) quite easily
fudge
slide over
slight
to palliate
to get by with, get along on/by
parry
pass off
(Konuşma Dili) brazen it out
slur over
(deyim) brush over
evade
(Dilbilim) pass over
avoid
stay
gloss over
ward
geçiş
passing
geçiş
transition

The educational system is in transition. - Eğitim sistemi geçiş aşamasında.

Adolescence is a period of transition between childhood and adulthood. - Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir.

geçiş
passage

A car lying on its side blocked the passage. - Yan yatan bir araç geçişi engelledi.

There is no passage for big vehicles here. - Burada büyük araçlar için geçiş yoktur.

geçiş
pass

I got a season's pass to all the home games. - Bütün ev oyunları için sezonluk geçiş aldım.

I have two passes to the game. - Oyuna iki geçişim var.

geçiş
(Denizbilim) pivot
geçiş
(Bilgisayar) run
geçiş
(Otomotiv) transfer
geçiş
modulate
geçiş
migration
geçiş
{i} transit

The educational system is in transition. - Eğitim sistemi geçiş aşamasında.

Adolescence is a period of transition between childhood and adulthood. - Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir.

geçiş
crossing

I saw him crossing the street. - Onun caddeyi geçişini gördüm.

The border crossing was crowded with people, many of whom were refugees. - Sınır geçişi insanlarla doluydu, onların çoğu mültecilerdi.

geçiş
{i} changeover
Geçiş
transistion
geçiş
switched to
lafı geçiştirmek
to change the subject
geçiş
mus. transition; modulation
geçiş
pass, passing; transit; transition
geçiş
intermediate tone between two primary colors
geçiş
progression
geçiş
modulation
geçiş
passing, crossing
geçiş
(Nükleer Bilimler) interpass
geçiş
acces
geçiştirme
circumlocution
gülerek geçiştirmek
to laugh off, to laugh away
gülerek geçiştirmek
laugh away
gülümseyerek geçiştirmek
smile away
sükûtla geçiştirmek
to pass over (a matter) in silence
sükûtla geçiştirmek
to pass over in silence
التركية - التركية
Az bir zararla atlatmak, kurtulmak: "Nihat bu kazayı da geçiştirince tekrar gözlerini apartmanın kapısına dikti."- P. Safa
Az bir zararla atlatmak, kurtulmak
Gereken önemi vermemek, üstünde durmadan başından savmak
geçiş
Resimde iki ayrı rengi birbirine bağlayan ara ton
geçiş
Herhangi bir durumdaki değişme, intikal
geçiş
Geçme işi veya biçimi
geçiş
Bir parça süresince bir tondan başka bir tona atlama
geçiş
Ses organlarının bir durumdan ötekine geçmesi
geçiş
Geçme işi veya biçimi: "Bekleme sabırsızlığını çoktan kaybetmiş olduğum için vaktin geçişini pek fark etmiyordum."- R. N. Güntekin
geçiştirme
Geçiştirmek işi
geçiştirmek
المفضلات