günlükler

listen to the pronunciation of günlükler
التركية - الإنجليزية

تعريف günlükler في التركية الإنجليزية القاموس.

günlük
diary

I am keeping a diary every day. - Her gün bir günlük tutuyorum.

She used to keep a diary, but she no longer does. - O, bir günlük tutardı, ama artık tutmuyor.

gün
day

Do you study English every day? - Her gün İngilizce çalışıyor musun?

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

günlük
daily

Tell me about your daily life. - Bana günlük yaşantından bahset.

This is a daily newspaper. - Bu bir günlük gazetedir.

günlük
journal

My dad keeps a journal every day. - Babam her gün bir günlük tutar.

Are you keeping a journal? - Bir günlük tutuyor musun?

gün
day, days, time, times, period
günlük
diurnal
günlük
casually
günlük
{s} everyday

Tell me about your everyday life. - Bana günlük yaşamından bahset.

TV plays an important part in everyday life. - TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.

gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

A beam of sunlight came through the clouds. - Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.

Sunlight brightens the room. - Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

gün
present

I got you a pen as a birthday present. - Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.

Tom never fails to send a birthday present to his father. - Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.

gün
today

Today is a sunny day. - Bugün güneşli bir gün.

As everyone knows, today is a very significant day for us. - Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

This room doesn't get much sunshine. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

Sunshine is beneficial to plants. - Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

These medicines should be taken three times a day. - Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

günlük
memo book
günlük
per day

I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less. - Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.

günlük
(Bilgisayar) logging
günlük
lasting days
günlük
memoirs
gün
special day, feast day
günlük
day-to-day

I am tired of the day-to-day routine of life. - Hayatın günlük rutininden usandım.

günlük
quotidian
günlük
casual
günlük
per diem
günlük
olibanum
günlük
day book
günlük
log

Mike made a rude table from the logs. - Mike günlüklerinden kaba bir tablo yaptı.

gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Which is the date of your birthday? - Doğum günün hangi tarih?

Your opinion seems to be out of date. - Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor

gün
sun

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

gün
bee

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

He has been unconscious for three days. - Onun üç gün boyunca bilinci kapalı.

günlük
incense (obtained from the storax tree)
günlük
fresh
günlük
workaday
günlük
incense, frankincense
günlük
frankincense
günlük
day to day
günlük
journal , log , daily (adj.)
günlük
daybook
günlük
of every day
günlük
frankincense, gumthus, olibanum
günlük
mundane
günlük
hackneyed
günlük
daytoday
günlük
circadian
günlük
incense
günlük
storax
التركية - التركية

تعريف günlükler في التركية التركية القاموس.

gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
Günlük
muhtıra
Günlük
(Hukuk) YEVMİ
Günlük
günce
Günlük
jurnal
Günlük
(Hukuk) RUZNAMÇE
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olsa da hava soğuktu. - Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.

Merih güneşten dördüncü gezegendir. - Mars güneşten dördüncü gezegendir.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
günlük
O günkü, o günle ilgili
günlük
Günü gününe tutulan hatıra, günce, muhtıra
günlük
Tropik bölgelerde yetişen sığala ağacından elde edilen reçine
günlük
Her gün yapılan, her gün yayımlanan, her gün çıkan
günlük
Tütsü için kullanılan bir çeşit ağaç sakızı
günlük
O günkü, o günle ilgili. Üzerinden gün geçmiş veya geçecek
günlük
Günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan eser, günce
günlük
Üzerinden gün geçmiş veya geçecek
günlük
Tropik bölgelerde yetisen Sığala (Amber) Ağacı"ndan elde edilen yağ
günlük
(Osmanlı Dönemi) yevmiye
günlükler
المفضلات