gölgeli

listen to the pronunciation of gölgeli
التركية - الإنجليزية
shady

This place is too shady for taking photos. - Bu yer fotoğraf çekmek için çok gölgeli.

What can we learn from a dog? On hot days, drink lots of water and lie under a shady tree. - Biz bir köpekten neler öğrenebiliriz? Sıcak günlerde bir sürü su içerler ve gölgeli bir ağacın altında uzanırlar.

cloudy
clouded
shadowy
print. shaded
shady, shaded, shadowy
shady, shaded
blurred
cloudily
umbrageous
dusky
shadier
umbriferous
bosk
shadow
gölge
shade

Let's take a rest in the shade. - Gölgede biraz dinlenelim.

An old man was resting in the shade of the tree. - Yaşlı bir adam ağacın gölgesinde dinleniyordu.

gölge
{i} shadow

After her sickness, she's only a shadow of her former self. - O, hastalığından sonra, eski halinin sadece bir gölgesidir.

His shadow on the wall looked sad. - Onun duvardaki gölgesi üzgün görünüyordu.

gölgeli filigran
shaded watermark
gölgeli olma
shadiness
gölgeli resim
sciagraphy, sciagraphic picture
gölge
dark

The light that casts away the darkness also creates shadows. - Karanlığı boşa çıkaran ışık da gölgeler yaratır.

A dark shadow passed behind Tom. - Tom'un arkasından karanlık bir gölge geçti.

gölge
ombre
gölge
silhoutte
gölge
{i} cloud

I try not to let my emotions cloud my judgment. - Duygularımın kararımı gölgelemesine izin vermemeye çalışıyorum.

gölge
simulacrum
gölge
ghost image
gölge
shadow of
gölge
a shade
gölge
the shadow
gölge
shadow, silhouette
gölge
shadow, shade
gölge
silhouette
gölge
shadow, protection
gölge
shadow, umbra
gölge
shadow, a person who sticks close to someone
gölge
shadow, shading (in a painting or drawing)
gölge
{i} umbrage
gölge
(Nükleer Bilimler) penumbra
gölge
{i} umbra
التركية - التركية
Nitelik ve ayrıntıları iyice bilinmeyen
Gölge altında olan
(Osmanlı Dönemi) ZALİL
(Osmanlı Dönemi) zılliye
gölgeli resim
Gölge ile hacim etkisinin verildiği resim
Gölge
eşka
Gölge
saye
Gölge
(Osmanlı Dönemi) ZILL
gölge
Birinin yanından hiç ayrılmayan kimse
gölge
Röfle
gölge
Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet: "Pencereden dışarıya bir gölge çıktı, arkasından seğirttiler."- A. Gündüz
gölge
Resimde bir şekli cisimlendirmek için, onun ışık almaması gereken yerlerine vurulan az çok koyu renk
gölge
Güneş ışınlarından korunacak yer
gölge
Koruma, kayırma himaye
gölge
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık: "Etrafına gölge salmayan, yemiş vermeyen hangi kütük baltadan kurtulur?"- H. E. Adıvar
gölge
Saydam olmayan bir cisim tarafından ışığın engellenmesiyle ışıklı yerde oluşan karanlık
gölge
Güneş ışınlarından korunacak yer: "Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin."- M. Ş. Esendal
gölge
Yetkisi olmadığı hâlde etkili olan
gölge
Ne olduğu anlaşılamayan karaltı, silüet
gölge
(Osmanlı Dönemi) zılâl
gölgeli
المفضلات