Dostumsan, dostum gibi davran.
- Wenn du mein Freund bist, dann verhalte dich auch wie mein Freund.
Polis örgütünde bazı dostlarım var.
- Ich habe Freunde bei der Polizei.
Gerçek dostluk paha biçilmezdir.
- True friendship is priceless.
Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My best friend is a book.
Batman, Robin ile arkadaştır.
- Batman is friends with Robin.
Arkadaşım Korece çalışıyor.
- My friend studies Korean.
Japonların tanıdıklarına karşı çok cana yakın oldukları ve tanımadıklarına çok ilgisiz oldukları söyleniyor.
- It is said that the Japanese are very friendly to those that they know, and very indifferent to those they don't.
O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.
- She is more an acquaintance than a friend.
Tom hâlâ tamamen eskisi kadar arkadaş canlısı.
- Tom is still just as friendly as he used to be.
Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
- My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
Sevgilisi okul oyunu için başka bir kızı öpmek zorunda olduğu için Mary mutsuz.
- Mary's not happy that her boyfriend has to kiss another girl for the school play.
Sevgililer Gününü unuttuğu için erkek arkadaşıma kızgınım.
- I'm angry with my boyfriend for forgetting about Valentine's Day.
Erkek arkadaşından almış olduğu hediyeyi bana gösterdi.
- She showed me the present that she had received from her boyfriend.
Onun bir sürü erkek arkadaşı var.
- She has too many boyfriends.
Bütün arkadaşları onun planını destekledi.
- All his friends backed his plan.
Beni destekledikleri için arkadaşlarıma ve aileme teşekkür etmek istiyorum.
- I want to thank my friends and family for supporting me.
Ona yardımcı olacak arkadaşı yoktu.
- He had no friend to help him.
Ben bir arkadaşa yardımcı olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to help a friend.
Jane seems to have a new boyfriend.
- Jane scheint einen neuen Freund zu haben.
It's been 10 days since my boyfriend went to jail.
- Seit mein Freund ins Gefängnis gegangen ist, sind 10 Tage vergangen.