Polis örgütünde bazı dostlarım var.
- Ich habe Freunde bei der Polizei.
Ben pahalı hediyeleri sevmem. Sıcacık bir kahve ve beni anlayan bir dost yeter bana.
- Ich mag keine teuren Geschenke. Ein kuschelig warmer Kaffee und ein Freund, der mich versteht, reichen mir.
Gerçek dostluk paha biçilmezdir.
- True friendship is priceless.
Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My best friend is a book.
Beni seven bir arkadaşım var.
- I have a friend who loves me.
Süngerbob ve Patrick arkadaştır.
- Spongebob and Patrick are friends.
O, bir arkadaş değil ama bir tanıdıktır.
- He is not a friend, but an acquaintance.
Onun birçok tanıdıklar ancak birkaç arkadaşı var.
- He has many acquaintances but few friends.
Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
- Tom didn't expect Mary to be so friendly.
Adanın sakinleri cana yakındır.
- The inhabitants of the island are friendly.
Sevgilisi okul oyunu için başka bir kızı öpmek zorunda olduğu için Mary mutsuz.
- Mary's not happy that her boyfriend has to kiss another girl for the school play.
Onun Türk bir sevgilisi var.
- She's got a Turkish boyfriend.
Onun erkek arkadaşı aptal.
- Her boyfriend is an idiot.
Onun bir sürü erkek arkadaşı var.
- She has too many boyfriends.
Sevgili bir arkadaşım tarafından desteklendim.
- I was aided by a dear friend.
Bütün arkadaşları onun planını destekledi.
- All his friends backed his plan.
Arkadaş birbirlerine yardımcı olmalıdır.
- Friends should help one another.
Arkadaşım, genellikle çalışmalarıyla oğluma yardımcı olur.
- My friend usually helps my son with his studies.
It's been 10 days since my boyfriend went to jail.
- Seit mein Freund ins Gefängnis gegangen ist, sind 10 Tage vergangen.
Unfortunately she already has a steady boyfriend.
- Leider hat sie schon einen festen Freund.