find files

listen to the pronunciation of find files
الإنجليزية - التركية
(Bilgisayar) dosyaları bul
(Bilgisayar) dosyaları bulur
(Bilgisayar) dosya bul
(Bilgisayar) dosya bulur
find
{f} bulmak

Onun bürosunu bulmak kolaydı. - Finding his office was easy.

Onun ofisini bulmak kolaydı. - It was easy to find his office.

find
{i} bulma

Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar. - After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.

Onun ofisini bulmak kolaydı. - Finding his office was easy.

find
{i} bulunan şey
find
{i} keşif

O eski kitap gerçek bir keşiftir. - That old book is a real find.

find
çıkarmak
find file
(Bilgisayar) bul dosya
find file
(Bilgisayar) dosya bul
find
{i} bulgu

O bulgular benim kendi gözlemlerimle eşleşiyor. - Those findings match my own observations.

Tom'un bulgularımı tasdik etmesini istedim. - I asked Tom to confirm my findings.

find
buluş

Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır. - The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.

find
tapmak
find
{f} bul

Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

Onun görünümünü çekici bulurum. - I find her appearance attractive.

find
kendini göstermek
find
{f} sağlamak
find
{f} karara varmak
find
{f} (found) bulmak, keşfetmek
find
tedarik etmek
find
(fiil) bulmak, keşfetmek, rastlamak, sağlamak, geçindirmek, bakmak, karara varmak
find
{f} bakmak

Sami'nin, çocuklarına bakmak için bir iş bulması gerekiyordu. - Sami needed to find a job to support his children.

Eğer bir şey bulmak istiyorsan, bakmak gibi bir şey yoktur. - There is nothing like looking, if you want to find something.

find
{f} rastlamak
find
{f} keşfetmek
find all files
(Bilgisayar) tüm dosyaları bul
find all files
(Bilgisayar) bulunacak dosyalar
الإنجليزية - الإنجليزية
locate
find
find files
المفضلات