Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.
- When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area.
Oturma odamda geniş pencereler var.
- My living room has wide windows.
Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
- His name was becoming widely known.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Pencere tamamen açıktı.
- The window was wide open.
Arka kapı sonuna kadar açık.
- The back door's wide open.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Henüz tamamen uyanık değilim.
- I'm not wide awake yet.
Saat sabahın üçü fakat ben tamamen uyanığım ve çabalasamda uyuyamadım.
- It's already 3 a.m., but I'm wide awake and couldn't fall asleep if I tried.
Tom gözlerini ardına kadar açtı.
- Tom opened his eyes wide.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
He travelled far and wide.
He has read and traveled extensively.
... accident? Are there deep reasons? These are matters that are extensively debated. ...
... growth? Again, the matter is studies and debated extensively. ...