etkileri

listen to the pronunciation of etkileri
التركية - الإنجليزية
ımplıcatıons
effects of
etki
effect

His speech was an effective apology for the Government's policies. - Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.

Do you think you have to be able to pass for a native speaker to be an effective spy? - Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?

etki
influence

He has a great influence on his country. - Ülkesinin üstünde büyük etkisi var.

I think that our living together has influenced your habits. - Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.

etki
impression

He made a good impression. - O iyi bir etki yaptı.

Tom made quite an impression on Mary. - Tom Mary'yi epeyce etkiledi.

etki
impact

The impact of science on society is great. - Toplum üzerinde bilimin etkisi büyüktür.

Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle. - Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.

etki
{i} action

The government's actions were condemned worldwide. - Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı.

Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings. - Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.

etki
affect

The problem affects the prestige of our school. - Sorun bizim okulun prestiji etkiler.

Worry affected his health. - Endişe onun sağlığını etkiledi.

etki
force

Persuasion is often more effectual than force. - İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.

etki
{i} bearing
etki
{i} purchase
etki
{i} effectiveness

Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness. - Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.

etki
act on
etki
incidence
avrupa etkileri
european influences
etki
(Kimya) act upon
etki
(Gıda) stimulant
etki
impulse
etki
(İnşaat) bias
etki
(İnşaat) exposure
etki
(Ticaret) personal power
etki
act

What's your favorite activity? - Senin gözde etkinliğin nedir?

What's your favorite summer activity? - Favori yaz etkinliğin nedir?

etki
repercussion

No one correctly predicted the repercussions of these policies. - Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.

I don't think you understand the repercussions your actions have caused. - Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.

etki
penetration
etki
{i} virtue
etki
sound

Tom sounds impressed. - Tom etkilenmiş görünüyor.

etki
pull

The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare. - Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.

etki
punch
etki
power
etki
stress

Stress balls are very effective. - Stres topları çok etkilidir.

Stress can have an enormous negative impact on your health. - Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.

etki
mark

The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered. - New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.

etki
ring
etki
{i} reflection
etki
domain of
etki
activity

What's your favorite summer activity? - Favori yaz etkinliğin nedir?

Exporting is a commercial activity which transcends borders. - İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.

Kademe 3; elektromanyetik ortam etkileri
(Askeri) Echelon 3; electromagnetic environmental effects
antlaşmaların hukuksal etkileri
(Hukuk) legal effects of treaties
antlaşmaların ülkesel etkileri
(Hukuk) territorial effect of treaties
coriolis etkileri
(Havacılık) coriolis effects
deprem etkileri
erthquake effects
elektromanyetik radyasyonun olumsuz etkileri; elektromanyetik radyasyonun ordu d
(Askeri) electromagnetic radiation hazards; hazards of electromagnetic radiation to ordnance
elektromanyetik radyasyonun personele olumsuz etkileri
(Askeri) hazards of electromagnetic radiation to personnel
elektromanyetik radyasyonun yakıta olan olumsuz etkileri
(Askeri) hazards of electromagnetic radiation to fuel
elektronik üzerindeki geçici radyasyon etkileri
(Askeri) transient radiation effects on electronics
etki
efficacy
etki
effect, action; impact; impression; influence, clout
etki
jolt
etki
forcefulness
etki
drag
etki
drift
etki
interest

We want to make learning effective, interesting, and fascinating. - Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.

Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students. - Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.

etki
point
etki
clout
etki
imprint
etki
leaven
etki
reflexion
etki
impress

I was impressed by the general knowledge of Japanese students. - Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.

The exhibition was very impressive. - Sergi çok etkileyiciydi.

etki
efficiency
etki
(Hukuk) effect, force, impact
etki
effect, influence
etki
potency
etki
hold

Nancy has a hold on her husband. - Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.

etki
{i} sway
etki
leavening
etki
{i} weight

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

etki
{i} stamp
ileriye doğru destek etkileri
(Ticaret) feedforward control
muhtemel durum etkileri
(Askeri) contingent effects
piyasa etkileri
(Ticaret) market influences
psikolojik harekat (psyop) etkileri analiz tali sistemi
(Askeri) psychological operations (PSYOP) effects analysis subsystem
ses etkileri
sound effects
yunan etkileri
greek influences
التركية - التركية

تعريف etkileri في التركية التركية القاموس.

etki
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
etki
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim: "Sustu, istediği etkiyi tam olarak yapmak için olmalıydı bu."- T. Buğra
Etki
(Hukuk) TESİR
Etki
dahiye
Etki
yardım
etki
Büyü, tılsım
etki
Bir etken veya bir sebebin sonucu
etki
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
etki
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir: "Bu etki, genç kuşak konservatuvar mezunlarında yerini daha doğal bir Türkçeye bırakıyor."- H. Taner
etki
(Osmanlı Dönemi) tesir
etkileri
المفضلات