dikkatsizce

listen to the pronunciation of dikkatsizce
التركية - الإنجليزية
carelessly

He carelessly forgot the camera on the bus. - Kamerayı dikkatsizce otobüste unuttu.

If you drive carelessly, you will miss your turn. - Eğer dikkatsizce sürersen, sıranı kaçıracaksın.

recklessly

He survived an accident last year, but still drives recklessly. - Geçen yıl bir kaza atlattı ama yine de dikkatsizce araç kullanıyor.

inadvertently
regardless
heedlessly
thoughtlessly
careless

I carelessly deleted your e-mail address and had to ask Russell in New Zealand for it. - Ben dikkatsizce e-posta adresini sildim ve onun için Yeni Zelandadaki Russel'den rica etmek zorunda kaldım.

Science can be dangerous when applied carelessly. - Dikkatsizce uygulandığı zaman bilim tehlikeli olabilir.

perfunctorily
inattentively
perfunctory
heedless
anyway
dikkat
care

The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give. - Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.

I'm the type who likes to think things over very carefully. - Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.

dikkat
attention

By lack of attention, she hit the post with her car. - Dikkatsizlikten,arabasıyla direğe çarptı.

I did not want to attract attention. - Ben dikkat çekmek istemiyordum.

dikkat
caution

Caution, the doors are now closing! - Dikkat, kapılar şimdi kapanıyor.

We should proceed with great caution. - Büyük bir dikkatle devam etmeliyiz.

dikkatsizce yürümek
jaywalk
dikkatsizce yürüyen kimse
jaywalker
dikkat
attention, caution; care, carefulness, heed, assiduity, regard; Look out!, Watch out!, Be careful!, Attention!
dikkat
discretion
dikkat
(Hukuk) consideration

You should take her illness into consideration. - Onun hastalığına dikkat etmelisin.

You must take the fact into consideration. - Gerçeği dikkate almalısın.

dikkat
warning

He paid attention to my warning. - O, uyarıma dikkat etti.

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

dikkat
regard

He was fighting regardless of his wound. - O, yarasını dikkate almadan dövüşüyordu.

He came regardless of my instructions. - Benim talimatlarımı dikkate almadan geldi.

dikkat
circumspection
dikkat
be careful!

You'd better be careful about going to her house. - Onun evine gitme hakkında dikkatli olsan iyi olur.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
mind

I make a point of arranging sentences in my mind before writing them down. - Yazmadan önce cümleleri aklımda düzenlemeye dikkat ederim.

Tom was mindful of my warning. - Tom uyarıma dikkat etti.

dikkat
beware of

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Beware of thefts in a big city. - Büyük bir şehirde hırsızlığa karşı çok dikkatli olun.

dikkat
nota bene
dikkat
diligence
dikkat
(Bilgisayar) careful

He seldom gets sick because he is careful about his health. - Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.

You should be careful in choosing friends. - Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.

dikkat
fetish
dikkat
cate
dikkat
(Bilgisayar) look out

Look out! There's a car coming. - Dikkat! Gelen bir araba var.

Look out for the wild dog! - Vahşi köpeğe dikkat edin!

dikkat
{i} notice

I didn't notice the light turn red. - Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

dikkat
count

At last, they began to count down cautiously. - Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.

In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world. - Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.

dikkat
heed

Take heed of her advice. - Onun tavsiyesine dikkat et.

Tom failed to heed warning signs. - Tom uyarı işaretlerine dikkat edemedi.

dikkat
intentness
dikkat
carefulness
dikkat
{i} attentiveness

Do your work with more attentiveness. - Biraz daha dikkatli çalışır mısın?

dikkat
solicitude
dikkat
taking care of
dikkat
considerations
dikkat
in attention
dikkat
watchfulness
dikkat
remark

The recent advances in medicine are remarkable. - Tıptaki son gelişmeler dikkat çekicidir.

There was nothing worthy of remark at the fair. - Fuarda dikkate değer bir şey yoktu.

dikkat
watch out

Watch out mom, these are coming your way! - Dikkatli olun anne, onlar size doğru geliyor.

Watch out for thieves around here. - Civardaki hırsızlara dikkat edin.

dikkat
note

There is one very noteworthy element in this stage. - Bu aşamada dikkat çeken bir husus vardır.

Please take note of that. - Lütfen ona dikkat et.

dikkat
fore

The forest fire occurred through carelessness. - Orman yangını dikkatsizlik yüzünden oldu.

If you go into the forest, watch out for the ogres who eat children! - Eğer ormana giderseniz, çocukları yiyen canavarlara dikkat edin!

dikkat
shun
dikkat
Notice!

He took no notice of my advice. - O, benim tavsiyemi dikkate almadı

I hope my mistake will escape his notice. - Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum.

dikkat
Beware!

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Let the buyer beware. - Alıcı dikkatli olsun.

dikkat
careful attention
dikkat
ware
dikkat
application
dikkat
cave
dikkat
cautiousness
dikkat
Be careful!/ Look out!
dikkat
ear(1)
dikkat
beware

Beware of pickpockets. - Yankesicilere dikkat edin.

Let the buyer beware. - Alıcı dikkatli olsun.

dikkat
studious
dikkat
rigor
dikkat
cognizance
التركية - التركية

تعريف dikkatsizce في التركية التركية القاموس.

Dikkat
(Osmanlı Dönemi) SAAL
Dikkat
(Osmanlı Dönemi) ÇÜ
DİKKAT
(Osmanlı Dönemi) İncelik, dakik oluş. Ehemmiyet ve kıymet verme
dikkat
Dikkat ediniz! anlamında bir uyarma sözü
dikkat
Dikkat ediniz!
dikkat
İlgi, özen
dikkat
Bilinç etkinliğinin belli bir nesne üzerinde yoğunlaşması
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık: "Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. İlgi, özen
dikkat
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık