dışarıdan

listen to the pronunciation of dışarıdan
التركية - الإنجليزية
from the outside; from abroad; outwardly
1. from the outside. 2. from abroad
from outside
from abroad
from without
outside

Our client wants to build a house with an internal courtyard in order to avoid unwelcome gazes from the outside. - Müşterimiz dışarıdan istenmeyen bakışları önlemek amacıyla iç avlusu olan bir ev inşa etmek istiyor.

You can do it from outside. - Onu dışarıdan yapabilirsin.

outside in
dışarı
{i} outside

Tom put his hat on and went outside. - Tom şapkasını giydi ve dışarı çıktı.

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

dışarıdan gelen
external
dışarıdan etkilemek
crossfertilize
dışarıdan evlenme
exogamy
dışarıdan gelen
extraneous
dışarıdan gelip oy kullanan kimse
outvoter
dışarıdan getirtmek
to import
dışarı
out

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

Be sure to turn off the gas before you go out. - Dışarı çıkmadan önce gazın kapalı olduğundan emin olun.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

dersi dışarıdan izleyen öğrenci
auditor
dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

dışarı
ex
dışarı
per

A person named Jones came while you were out. - Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.

A person named Sato came to visit while you were out. - Sen dışarıdayken Sato isimli biri seni ziyarete geldi.

içeriden ve dışarıdan
within and without
nal çivileri dışarıdan olan
roughshod
التركية - التركية

تعريف dışarıdan في التركية التركية القاموس.

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan