düzlük

listen to the pronunciation of düzlük
التركية - الإنجليزية
flatness
evenness
level
esplanade
flat
plainness, simplicity
smoothness, flatness, levelness; straightness; flat place, plain, level
floor
plain

The river meanders across the plain. - Nehir düzlükte menderesler çiziyor.

platform
fen
straight
smoothness, flatness, levelness
evenness, uniformity
plainness
flat place, level place, plain
(Coğrafya) plane
(Sinema) live stage
prairie
smooth
(Nükleer Bilimler) plateau
düz
smooth

If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day. - Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

düz
plain

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

I'm just a plain office worker. - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.

düz
straight

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

düz
flat

She got a flat tire on her way home. - O eve giderken düz bir lastik aldı.

He gave me a flat answer. - O bana düz bir cevap verdi.

düz
{s} even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

Her birthday party will be held tomorrow evening. - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held. - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.

düz
(Otomotiv) flat base
düz
flattened
düz
right

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

aydaki karanlık düzlük
mare
düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

Geometry is based on points, lines and planes. - Geometri noktalar, çizgiler ve düzlemlere dayalıdır.

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

düz
forehand
düz
running
düzlükler
plains
enine düzlük
transverse plane
geniş yeşillik düzlük
(kuzey amerika) prairie
kayar düzlük
planing bottom
optik düzlük
optical flat
son düzlük
(yarış) homestretch
yüksek düzlük
terrace
ön düzlük
front porch
düzlük
المفضلات