- تعريف canlı canlı في التركية الإنجليزية القاموس.
- alive, while still alive 
- alive The mosquitoes are really bad here. I'm getting eaten alive. -Sivrisinekler burada gerçekten kötü. Canlı canlı yeniliyorum. 
 The mosquitoes will eat you alive. -Sivrisinekler seni canlı canlı yerler. 
 
- snappy, lively 
- canlı
- living being I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit. -Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum. 
 It's a living being, so of course it shits. -O bir canlı, dolayısıyla doğal olarak sıçıyor da. 
 
- canlı
- lively People need to be more lively when presenting their work. -İnsanlar işlerini sunarken daha canlı olması gerekir. 
 He is lively during recess. -O, tatil sırasında canlı. 
 
- canlı
- vivacious 
- canlı
- living It's the living image of your grandfather. -O, büyük babanın canlı görüntüsüdür. 
 Most living creatures in the sea are affected by pollution. -Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir. 
 
- canlı
- alive For some reason I feel more alive at night. -Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum. 
 Is the rat alive or dead? -Fare canlı mı yoksa ölü mü? 
 
- canlı canlı ölmek
- be buried alive 
- canlı
- crisp A crisp wind blew up over the sand dunes from the sea. -Denizden kum tepelerinin üzerinde canlı bir rüzgar patladı. 
 
- ateşte yanmayan canlı
- salamander 
- canlı
- live The cat was playing with a live mouse. -Kedi canlı bir fare ile oynuyordu. 
 Soon after the accident they found a live animal there. -Kazadan kısa bir süre sonra orada canlı bir hayvan buldular. 
 
- canlı
- bright You are bright and glowy this morning. -Bu sabah canlı ve parlaksın. 
 Things are looking brighter. -İşler daha canlı görünüyor. 
 
- canlı hayvanı deneysel amaçla ameliyat etme
- vivisection 
- tez canlı
- swift 
- canlı içinde
-  (Gıda) in vivo
- canlı yük
- movable load 
- dokuz canlı
- very strong 
- tez canlı
- hustling 
- canlı
- glowing 
- hayvanlık, canlı olmakla beraber akılsız olu
- bestiality, live with it, but foolish 
- mikroskobik canlı
- microorganism 
- tez canlı
- impetuous 
- 3 boyutlu canlı efektler
-  (Televizyon) live 3d effects
- andanteden daha canlı
- andantino 
- asalak canlı
- guest 
- ağır canlı
- lazy, sluggish 
- ağır canlı
- lazy, inactive, sluggish 
- balıkları canlı saklama havuzu
- stew 
- böcek yiyen canlı
- insectivore 
- böcekçil canlı
- insectivore 
- canlı
- animated 
- canlı
- brightly 
- canlı
- living creature, living being; living, animate, alive; lively, brisk, active, vigorous, spry, bouncy, high-spirited; graphic, picturesque, sprightly; (yayın) live 
- canlı
- dashing 
- canlı
- breezy 
- canlı
- genially 
- canlı
- colourful [Brit.] 
- canlı
- spirited 
- canlı
- corky 
- canlı
- go go 
- canlı
- saturated The sky in this photo is very saturated. -Bu fotoğraftaki gökyüzü çok canlı. 
 
- canlı
- animate 
- canlı
- (renk) rich 
- canlı
- living creature; life 
- canlı
- bustling 
- canlı
- living being, living thing 
- canlı
- snappy 
- canlı
- humming 
- canlı
- full of life 
- canlı
- in the flesh 
- canlı
- lively, full of life; sprightly; vivacious 
- canlı
- vivid, strong 
- canlı
- brisk 
- canlı
- living, animate 
- canlı
- quick 
- canlı
- fresh The memories are very fresh and vivid. -Anılar çok taze ve canlıdır. 
 
- canlı
- (someone, an animal) which has (a specified number of) lives: Kedi dokuz canlıdır. A cat has nine lives 
- canlı
- crispy 
- canlı
- beany 
- canlı
- active 
- canlı
- colorful 
- canlı aks
- live axle 
- canlı balık tutan tekne
- smack 
- canlı bebek
- (Konuşma Dili) living doll, very beautiful woman 
- canlı bir tempoda
- at a rattling pace 
- canlı bir şekilde
- gaily 
- canlı biçimde
- sprightly 
- canlı cenaze
- skinny, a bag of bones 
- canlı cenaze
- person who looks likedeath warmed over, very wan and emaciated person 
- canlı dans
- jig 
- canlı gibi
- lifelike The doll was surprisingly lifelike. -Bebek şaşırtıcı bir biçimde canlı gibiydi. 
 
- canlı hayvan
-  (Hukuk) (besi hayvanı) livestock
- canlı model
- live model 
- canlı odun
- alburnum 
- canlı olarak
- animoso 
- canlı oyun
- legit 
- canlı program
- live programme 
- canlı resim
- animated film 
- canlı sözlük
- walking dictionary 
- canlı tutmak
- keep alive 
- canlı varlık
- organism 
- canlı varlık
- living creature 
- canlı varlık
- living being 
- canlı ve dinamik kimse
- devil 
- canlı ve dinç adam
- hearty 
- canlı yayın
- live broadcast A drunk TV presenter vomited during a live broadcast. -Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti. 
 
- canlı yayında
- on air 
- canlı yük
- live load, movable load 
- canlı çalınan bölüm
- scherzo 
- canlı örnek
- incarnation 
- canlı örnek
- personification 
- canlı örneği olmak
- personify 
- canlı/resim
-  (Bilgisayar) vivid/graph
- cansızdan canlı oluşumu
- spontaneous generation 
- cansızdan canlı oluşumu
- abiogenesis 
- daha canlı
- livelier 
- dinç ve canlı
- hale and hearty 
- dişi canlı
- female 
- dokuz canlı
- very strong, that won't die easily 
- dokuz canlı kedi gibi
-  (deyim) like a cat with nine lives
- dokuz canlı very hardy
- not likely to die 
- dışarıda canlı yayın
- nemo 
- etli canlı
- plump and robust 
- genetik olarak birbirine bağlı canlı
- ally 
- ilkel canlı
-  (Denizbilim) procaryote
- insan yiyen canlı
- man eater 
- it canlı
- tough and strong 
- kanlı canlı
- ruddy 
- kanlı canlı
- hale and hearty 
- kanlı canlı
- sanguine 
- kanlı canlı
- full of health 
- kanlı canlı
- red-blooded 
- kanlı canlı
- vigorous, robust 
- kedi gibi dokuz canlı
-  (deyim) a cat has nine lives
- melez canlı
- crossbreed 
- meyve ile beslenen canlı
- fruitarian 
- ortama uyum sağlamış canlı
- denizen 
- pek canlı hardy, tough
- (someone) who possesses endurance 
- soyu tükenmekte olan canlı
- relict 
- soyundan farklı özellikler gösteren canlı
- sport 
- tarak (istiridye benzeri canlı
- scallop 
- tek hücreli canlı
- monad 
- tek hücreli canlı
- Protista 
- tez canlı
- restless Children are often impatient and restless. -Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı. 
 Why are you always so restless? -Sen neden her zaman tez canlısın? 
 
- tez canlı
- impatient Children are often impatient and restless. -Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı. 
 
- tez canlı
- fast 
- tez canlı
- sharp 
- tez canlı
- hustling, impetuous, impatient 
- türdeş canlı
- congener 
- uçan canlı
- flier 
- yarı at yarı balık olan canlı
- sea horse 
- yarı balık yarı kertenkele canlı
- ichthyosaurus 
- yedi canlı
- (person, animal) who/ which has managed to get through a number of dangerous situations alive 
- çok büyük canlı
- jumbo 
- özgün canlı
- original