I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
This is a good book, but that one is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Did God really create the earth in a single day?
- Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı?
Get both a phone and internet access in a single package!
- Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!
Is there anything to drink in the refrigerator?
- Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?
We generally drink tea after a meal.
- Biz genellikle bir öğünden sonra çay içeriz.
We rented an apartment when we lived in New York.
- New York'ta yaşarken bir apartman dairesi kiraladık.
I'm busy looking for an apartment.
- Ben bir daire aramakla meşgulüm.
Monopoly is a popular game for families to play.
- Monopoly ailelerin oynaması için popüler bir oyun.
He wore a top hat and a monocle.
- O bir silindir şapka ve bir tek gözlük taktı.
I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
- Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
One lump of sugar, please.
- Bir küp şeker, lütfen.
Nobody can be a head coach of a soccer team without being a soccer player.
- Hiç kimse futbolcu olmadan bir futbol takımının teknik direktörü olamaz.
Two heads are better than one.
- Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
Don't lend money to someone who can't have a morning erection.
- Sabah ereksiyonu olmayan birine ödünç para verme.
The soldiers have erected a peace monument.
- Askerler bir barış anıtı diktiler.
I would like to go to the United States one day.
- Bir gün Amerika'ya gitmek istiyorum.
Washington is the capital of the United States.
- Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
He spoke of party unity.
- O, parti birliği hakkında konuştu.
Unity is better than money.
- Birlik paradan daha iyidir.
You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
- Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
I remember seeing you all somewhere.
- Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
Bob has been engaged to Mary for over a year.
- Bob, Mary ile bir yılı aşkın bir süredir nişanlıdır.
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather.
- Tom büyükbabasından miras kalan parayla Mary için bir nişan yüzüğü aldı.
This is a nice change of pace.
- Bu hoş bir değişiklik.
He walked at a quick pace.
- O büyük bir hızla yürüdü.
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
Do you want some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
Macbeth raised an army to attack his enemy.
- Macbeth, düşmanına saldırmak için bir ordu yetiştirdi.
They began with a strong attack against the enemy.
- Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler.
We should play squash together sometime.
- Bir ara birlikte duvar tenisi oynamalıyız.
This is the first time I've ever squashed a cockroach.
- Şimdiye kadar ilk defa bir hamam böceği ezdim.